SEKİZ

Baley o sırada en çok kalbinin nasıl attığının farkındaydı. Sanki zaman durmuştu. R. Daneel'in yüzü her zamanki gibi ifadesizdi. Han Fastolfe'nin yüzünde nazik bir hayret vardı ama işte o kadar.

Ama Baley'i en çok Polis Müdürü Julius Enderby'nin tepkisi ilgilendiriyordu. Enderby'nin yüzünün belirdiği üç boyutlu alıcı her şeyi olduğu gibi yansıtamıyor, her zaman hafif bir titreşme oluyordu. Netlik de pek ideal sayılmazdı. Aygıtın bu kusuru ve Enderby'nin gözlüğü yüzünden polis müdürünün gözlerindeki ifade anlaşılamıyordu.

Baley, kendini bırakayım deme, Julius, diye düşündü. Sana ihtiyacım var. Fastolfe'un duygularına kapılarak ya da telaşla davranacağını sanmıyordu. Vaktiyle bir yerde Uzaycıların dinlerinin olmadığını bunun yerine soğuk ve sakin bir entelektüelliği geçirdiklerini okumuştu. Baley buna inanıyor ve bu gerçeğe güveniyordu. Uzaycılar bunu bir felsefe haline sokmuşlardı. Uzaycılar ağır ağır hareket edecekti. Hem de mantıklıca bir biçimde.

Uzaycıların arasında yalnız olsaydı ve bu açıklamayı o zaman yapsaydı, bir daha New York'a dönemeyecekti. Bundan emindi Baley. Uzaycıların planları onlar için bir New York'lunun hayatından kat kat değerliydi. Tabii Julius Enderby'e bir bahane uyduracaklardı. Belki de Baley'nin ölüsünü polis müdürüne teslim ederek başlarını sallayacak ve Arzlı komplosunun ikinci bir kurban aldığını söyleyeceklerdi. Tabii Enderby de onlara inanacaktı. Yaratılışı böyleydi Enderby'nin. Uzaycılardan nefret ediyordu. Ama bunun temelinde Uzaycılara duyduğu korku vardı. Onlara inanmazlık edemezdi. İşte Baley bu yüzden konuşmada bir tanığın bulunmasını istemişti. Üstelik Uzaycıların güvenlik önlemleri alacakları zaman erişemeyecekleri bir yerde olan bir tanık.

Polis müdürü boğulurcasına, "Lije, çok yanılıyorsun." dedi. "Ben Dr. Sarton'un cesedini gördüm."

Baley cüretle, "Bir şeyin kömür olmuş kalıntılarını gördünüz." diye düzeltti. "Size bunun
Dr. Sarton'un cesedi olduğunu söylediler." Polis müdürünün gözlüğünün kırılması sonucu şans Uzaycılara beklenmedik bir biçimde yardım etmişti.

"Hayır, hayır, Lije, ben Dr. Sarton'u iyi tanırdım. Ölünün başına bir şey olmamıştı." Enderby de sanki camlarının kırıldığını hatırlamış gibi elini endişeyle gözlüğüne götürdü. Sonra da ekledi "Ona yakından baktım, çok yakından."

Baley, R. Daneel'e işaret ederek sordu. "Ona ne dersiniz, müdür bey? Dr. Sarton'a benzemiyor mu?"

"Evet. Bir heykel bir canlıya ne kadar benzerse..."

"İnsan ifadesiz bir yüzle dalaşabilir, müdür bey. Atom tabancasıyla öldürülenin bir robot olduğunu düşünelim. Ölüye çok yakından baktığınızı söylüyorsunuz. Ama atom tabancasının açtığı deliğin yanık kenarlarının gerçekten çürümüş organik doku olup olmadığına baktınız mı? Yoksa bu, erimiş madenin üzerine mahsus geçirilmiş kömürleşmiş bir tabaka mıydı?"

Enderby'nin yüzünde tiksinti dolu bir ifade belirdi. "Gülünç oluyorsun..."

Baley Uzaycıya döndü. "Cesedin yeniden incelenmesi için mezardan çıkarılmasına razı mısınız?"

Dr. Fastolfe gülümsedi. "Buna hiçbir itirazım olmazdı, Bay Baley. Ama korkarım biz ölülerimizi gömmek âdetinde değiliz. Ölüleri yakmak yaygın bir gelenek halini almıştır."

Baley, "Çok uygun." diye homurdandı.

Dr. Fastolfe, "Söyleyin, Bay Baley." dedi. "Bu olağanüstü sonuca nasıl vardınız?"

Baley, yenilgiyi kabul etmek niyetinde değil, diye düşündü. Elinden gelirse işi pişkinliğe vurarak kurtulmaya çalışacak." Sonra açıkladı, "Bu zor olmadı. Robot taklidi yapmak için ifadesiz bir yüzle dolaşmak, duraklaya duraklaya konuşmak yeterli değildir. Siz Uzaycıların zayıf tarafı nedir biliyor musunuz? Robotlara fazla alışık olmanız. Onları âdeta insanmışlar gibi kabul ediyorsunuz. Aradaki farkları artık görmüyorsunuz bile. Ama Arzda durum başka. Bir robotun bizden ne kadar farklı olduğunu hiçbir zaman unutmuyoruz..."

"Şimdi... bir kere R. Daneel bir robot olamayacak kadar mükemmel bir insan. Onu ilk gördüğüm zaman karşımdakinin bir Uzaycı olduğunu düşündüm. Onun robot olduğuyla ilgili açıklamasını kabul etmek için kendimi iyice zorladım. Tabii bunun nedeni vardı. Aslında o bir robot değil, bir Uzaycı."

R. Daneel kendisinden böyle söz edilmesi yüzünden hiç de utanmışa benzemiyordu. "Sana söyledim ya, ortak Elijah." diye detektifin sözünü kesti. "Beni, insan toplumunda geçici olarak kalabileceğim biçimde yarattılar. Mahsus insanlara benzememi sağladılar."

Baley, "Normal durumda elbiselerin örteceği kısımlara da aynı özeni gösterdiler öyle mi? Bir robotun hiç işine yaramayacak organlar bile eklediler..."

Enderby birden, "Bunu nasıl öğrendin?" dedi.

Baley kızardı. "Bunu... Özel'de fark ettim..."

Enderby'nin yüzünde çok ayıplamış gibi bir ifade belirdi. Sanki şok geçirdi adam.

Fastolfe, "Benzerliğin işe yaraması için bunun tam olması gerekir." dedi. "Bunu anlamış olmalısınız. Yarım bir çaba hiçbir işe yaramaz."

Baley birden sordu. "Pipo içebilir miyim?" Günde üç pipo gülünç bir savurganlık sayılırdı. Ama detektif pervasızca saldırıya geçmişti. Tütünün sağlayacağı rahatlığa ihtiyacı vardı. Sonuçta Uzaycılara meydan okuyordu. Bu adamlara uydurdukları yalanları da zorla yutturacaktı.

Fastolfe, "Çok üzgünüm." diye cevap verdi. "Pipo içmemenizi tercih edeceğim."

Bu "tercihin" açıklanması bir emir kadar güçlüydü. Baley hissetti bunu. İzin alacağını sandığı için çıkardığı pipoyu tekrar cebine attı. Acı acı, tabii izin vermez, diye düşündü. Enderby beni uyarmadı. Çünkü o pipo içmiyor. Ama durum ortada. O tertemiz Dış Dünyalarında ne pipo içiyorlar, ne de içki. İnsanca hiçbir kötü alışkanlıkları da yok. Tevekkeli değil, o lanet olasıca... R. Daneel ne demişti? Hah... C/Fe toplumlarında robotları rahatlıkla kabul ediyorlar! R. Daneel robot rolünü öyle başarıyla yapmasının nedeni bu. Zaten Dış Dünyalıların hepsi de birer robot...

Sonra, "Bu insanlara fazla benzeme birçok önemli noktadan sadece biri." dedi. "Onu eve götürürken bizim bölümde neredeyse bir ayaklanma çıkıyordu." Daneel'i işaret etti. Nedense

Dr. Sarton ya da R. Daneel demeye dili varmamıştı. "Olayı o engelledi. Ve bunu ayaklanabilecek kimselere atom tabancasıyla nişan alarak başardı."

Enderby bağırdı. "Tanrım! Raporda bunu senin..."

Baley, "Biliyorum, müdür bey." dedi. "Rapor benim verdiğim bilgiye dayanılarak hazırlandı. Rapora bir robotun halkı atom tabancasıyla öldürmekle tehdit ettiğinin yazılmasını istemedim."

"Tabii, Tabii, hiç olur mu?" Enderby'nin dehşete kapılmış olduğu belliydi. Üç boyutlu alıcının sınırı dışında kalan bir şeye bakmak için öne doğru eğildi. Baley bunun ne olduğunu tahmin etti. Polis müdürü birilerinin vericiye gizlice bağlanmış olup olmadıklarını anlamak için güç kadranını kontrol ediyordu.

Fastolfe sordu. "Bu da iddianızın bir bölümünü mü oluşturuyor?"

"Tabii. Birinci Robot Kuralını unutmayın. Buna göre bir robot bir insana zarar veremez."

"R. Daneel de zarar vermemiş ki doğru. O sonradan hiçbir durumda ateş etmeyeceğini de bana söyledi. Ama ben şimdiye dek bir robotun bir insanı vurmakla tehdit edecek kadar ileri gittiğini. Birinci Kuralın ruhuna bu derece karşı geldiğini hiç duymadım. Ateş etmek niyetinde olmaması da bu durumu değiştirmez."

"Anlıyorum. Siz bir robotik uzmanı mısınız, Bay Baley?"

"Hayır, efendim, değilim. Ama tabii genel robotik ve pozitron analizi kursları gördüm. Tam anlamıyla bilgisiz sayılmam."

Fastolfe nazik nazik, "Çok güzel." dedi. "Ama anlayacağınız, ben bir robotik uzmanıyım. Robot kafası evreni harfi harfine yorumlar. Robot kafasının özü budur. Bana inanın. Bir robot için Birinci Kuralın ruhu yoktur. Sadece o kuralın yazılış biçimi vardır. Arzdaki basit modellerde Birinci Kurala pek çok güvenlik önlemi eklenmiş olabilir. Belki de bu yüzden robotlarınız bir insanı tehdit edemezler. Ama R. Daneel gibi ileri bir model tabii ki onlardan farklıdır. Eğer durumu yanlış anlamadıysam... ayaklanmanın önlenmesi için Daneel'in kalabalığı o biçimde tehdit etmesi gerekiyormuş. Yani Daneel insanlara zarar verilmesini önlemeye çalışmış. Birinci Kurala karşı gelmiyor, ona uyuyormuş."

Baley için için endişelendi ama tavırları hâlâ sakindi. Bu iş kolay olmayacaktı. Ama Uzaycının oyununa o da katılacaktı. "Her noktayı ayrı ayrı çürütebilirsiniz. Ama bunlar yine de ağır basıyor. Dün gece bu cinayet diye adlandırılan .olayı konuşurken, bu robot olduğu iddia edilen yaratık pozitronik devrelerine yeni bir güdü eklendiği ve böylece bir detektif halini aldığını söyledi. şimdi onda adaletin yerini bulması isteği de varmış."

Fastolfe, "Bunun doğru olduğuna tanıklık ederim." dedi. "Bu işlem üç gün önce benim kontrolümde yapıldı."

"Adaletin yerini bulması güdüsü mü eklendi? Adalet soyut bir kavramdır, Dr. Fastolfe. Bu terimi ancak bir insan kullanabilir."

"Adalet soyut bir kavram sayılacak bir biçimde tanımlanabilir, Bay Baley. Adaletin herkesin hakkını alması, doğru olanın yapılması olduğu söylenebilir. O zaman bu iddianızda haklı olduğunuzu da söyleyebilirim. Bir insanın soyut bir kavramla ilgili düşünceleri bir pozitronik beyine yerleştirilemez şimdiki bilgimiz bunun için yeterli değil "

"Demek bir robotik uzmanı olarak bunu itiraf ediyorsunuz?"

"Tabii. Ama sorun şu R.Daneel 'adalet' sözcüğüyle neyi kastediyordu?"

"Konuşmamızı bir bütün olarak alırsanız, Daneel sizin, benim ya da her hangi bir insanın kullanabileceği ama bir robotun başaramayacağı anlamda bir adaleti kastediyordu."

"Bay Baley, neden adalet kavramını açıklamasını Daneel'den istemiyorsunuz?"

Baley'nin güven duygusu biraz kayboldu Arzlı Daneel'e döndü.

"Evet, Elijah?"

"Adaleti nasıl tarif edersin?"

"Adalet bütün yasalar uygulandığı zaman varolan şeydir, Elijah."

Fastolfe başını salladı. "Bir robot için iyi bir tanımlama bu, Bay Baley. Bütün yasaların uygulanması isteği Daneel'in pozitronik devrelerine yerleştirildi. Adalet onun için gayet somut bir terim. Çünkü bunun temelinde yasaların uygulanması var Bu da belirli ve kesin yasaların var olmasına bağlı. Bu konunun hiçbir soyut yanı da yok. Bir insan soyut bir ahlak ölçüsüne dayanan bazı yasaların kötü, bunların uygulanmasının da haksızlık olduğunu düşünebilir. Ne dersin, R. Daneel?"

R. Daneel kesin bir tavırla, "Haksız bir yasa olamaz." dedi. "Bu sözde bir çelişki var."

"Bir robot için bu gerçekten böyledir. Bay Baley. Onun için kendi adalet anlayışınızla, R. Daneel'inkini birbirine karıştırmamalısınız."

Baley çabucak R.Daneel'e döndü. "Dün gece apartmanımdan ayrıldın."

R. Daneel, "Evet, ayrıldım." diye karşılık verdi. "Uykunun arasında bu yüzden rahatsız olduysan özür dilerim."

"Nereye gittin."

"Erkekler-Özel'e."

Baley bir an çok şaşaladı. Aslında R. Daneel'in gerçekten Özel'e gittiğini tahmin etmişti ama onun bunu açıklayacağını sanmamıştı. Güveni biraz daha azaldı. Ancak gerilemedi yine de. Polis müdürü bu sahneyi seyrediyor, kim konuşursa ona doğru dönerek gözlüğünün arkasından bakıyordu. Kendisine karşı ne safsatalar kullanırlarsa kullansınlar, Baley'nin artık gerilemesi imkansızdı yolundan sapmayacaktı.

Arzlı, "Dün akşam bizim kesime vardığımız zaman benimle birlikte Özel'e girmek için ısrar etti." diye açıkladı. "İleri sürdüğü bahane pek de inanılacak gibi değildi. Gece dairemden ayrılarak tekrar Özel'e gitt. O bir insansa, bunu yapmak için hem hakkı vardı, hem de türlü nedeni. Ama bir robot için pek anlamsız bir zahmetti bu. Bundan sadece onun bir insan olduğu sonucunu çıkarabiliriz."

Fastolfe başını salladı. Hiç de sarsılmış gibi bir hali yoktu. "Bu çok ilginç. R. Daneel'e dün gece neden Özele gittiğini soralım?"

' Polis müdürü Enderby öne doğru eğildi. "Dr. Fastolfe, rica ederim. Bu pek uygunsuz..."

Fastolfe'un ince dudakları gülümseyişe benzeyen bir ifadeyle büküldü. Ama aslında gülümsemiyordu. "Endişelenmenize gerek yok, sayın müdür. R. Daneel'in cevabının sizi de Bay Baley'i de rahatsız edeceğini sanmıyorum. Durumu bize açıklar mısın, Daneel?"

R. Daneel, "Elijah'ın karısı Jessie, dün akşam apartmandan ayrıldığı zaman benimle dosttu." diye başladı. "Benim insan olmadığımdan hiç kuşkulanmadığı belliydi. Ama apartmana döndüğü zaman benim robot olduğumu öğrenmişti. Bundan da haber kaynağının apartmanın dışında bir yerde olduğu anlaşılıyordu. Bundan da haber kaynağının apartmanın dışında bir yerde olduğu anlaşılıyordu. Bundan dün gece Elijah'Ia yaptığımız konuşmayı dinledikleri sonucunu çıkardım. Aslında ne olduğumla ilgili sır ancak bu biçimde öğrenebilirdi.

"Elijah bana apartmanların iyice yalıtılmış olduklarını söyledi. Onunla alçak sesle konuştuk. Onun için normal durumda kimse bizi kolaylıkla dinleyemezdi. Ama belki New York'ta Dr. Sarton'un ölümünü planlayabilecek, iyi örgütlenmiş bir komplocular grubu vardı. Belki de onlar cinayetin soruşturulması görevinin Elijah' ya verilmiş olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden Elijah'ın apartmanına bir casus-ışın tutuyor olabilirlerdi."

"Elijah'yla Jessie yattıktan sonra apartmanı elimden geldiği kadar aradım. Ama bir verici bulamadım. Tabii bu işi daha da karıştırdı. Apartmana doğru çevrilen bir duo-ışın vericisiz de gerekeni sağlardı. Ama bunun için de bir hayli karmaşık bir aygıt gerekirdi.

"Durumu inceledim ve şu sonuca vardım: Bir New York'lunun rahatsız edilmeden, hatta sorguya çekilmeden hemen her istediğini yapabileceği tek yer Özel'di. Özel'de konuşmamak ve başkalarıyla ilgilenmemek çok güçlü bir gelenekti. Diğer erkekler öyle bir insana yan gözle bile bakmazlardı. Sektör Özeli, Elijah'ın apartmanına çok yakındı. Yani uzaklık bir sorun değildi. Bir bavul modeli kullanılabilirdi. Durumu anlamak için kalkıp Özel'e gittim."

Baley çabucak sordu. "Orada ne buldun?"

"Hiçbir şey bulamadım, Elijah. Duo-ışın da yoktu."

Dr. Fastolfe, "Ee, Bay Baley, bu size mantıklı geliyor mu?" diye sordu.

Ama Baley artık kuşkularından kurtulmuştu. "Evet, görünüşte mantıklı belki, ama hiç de tatmin edici değil. Onun bilmediği bir şey var. Karım bana durumu nerede ve ne zaman öğrendiğini açıkladı. Jessie evden ayrıldıktan kısa bir süre sonra onun robot olduğunu öğrenmiş. Ama söylenti zaten birkaç saatten beri kulaktan kulağa yayılıyormuş. Yani onun robot olduğu, apartmanda yaptığımız konuşmanın gizlice dinlenmesi sonucu kente sızmış olamaz."

Dr. Fastolfe, "Ne olursa olsun." dedi. "Daneel dün gece Özel'e neden gittiğini güzelce açıkladı."

Baley öfkeyle homurdandı. "Ama açıklanmayan bir durum ortaya çıktı. Haber ne zaman, nerede ve nasıl dışarı sızdı? New York'ta bir Uzaycı robotunun dalaştığı haberi etrafa nasıl yayıldı? Bildiğim kadarıyla, bu durumdan sadece iki kişinin haberi vardı. Polis Müdürü Enderby'nin ve benim. Biz kimseye bundan söz etmedik Müdür bey, bizim bölümde durumu bilen başka biri daha var mıydı?"

Enderby endişeyle, "Hayır." dedi. "Durumu Belediye Başkanı bile bilmiyor. Gerçeği sadece ikimiz biliyoruz, bir de Dr. Fastolfe tabii."

Baley işaret etti. "Bir de o."

R. Daneel, "Ben mi?" diye sordu.

"Tabii. Neden olmasın?"

"Ben hep seninle beraberdim, Elijah."

Baley öfkeyle bağırdı. "Hiç de değil! Apartmanıma gitmeden önce Özel'de yarım saat, hatta daha da uzun süre kaldım. O sürede birbirimizi hiç görmedik. İşte sen o sırada kentteki grupla bağlantı kurdun."

Fastolfe atıldı. "Hangi grupla?"

Polis müdürü de hemen hemen aynı anda bir yankı gibi, "Hangi grupla?" dedi.

Baley iskemlesinden kalkarak üç boyutlu alıcıya döndü. "Müdür bey, şimdi dikkatle dinlemenizi istiyorum. Dinleyin ve bana bunun akla yakın olup olmadığını söyleyin. Bir cinayet haber veriliyor. Garip bir rastlantı sonucu cinayet tam sizin öldürülen adamla buluşmak için Uzay Kentine girdiğiniz sırada oluyor. Size sözde bir insan cesedi gösteriliyor. Ama sonra bu ortadan kaldırılıyor. Artık cesedin yakından incelenmesi imkansız. Uzaycılar katilin Arzlı olduğunda ısrar ediyorlar. Oysa bu suçlamanın desteklenmesi için bir New York'lunun kentten gece ayrılmış ve yalnız başına kırlardan geçerek buraya kadar gelmiş olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bunun ne kadar imkansız olduğunu siz de biliyorsunuz ben de."

"Sonra robot olduğunu iddia ettikleri bir yaratığı New York'a gönderiyorlar. Hatta bunun için ısrar da ediyorlar. Bu uydurma robot ilk iş atom tabancasıyla bir grup insanı tehdit ediyor, Sonra kentte bir robot olduğu söylentisinin etrafa yayılmasını sağlıyor. Hatta bu söylenti ayrıntılı da. Çünkü Jessie bana robotun polisle birlikte çalıştığını bildiklerini söyledi. şimdi bu ne anlama geliyor? Kısa bir süre mağazada etrafı atom tabancasıyla tehdit eden yaratığın bir robot olduğunun öğrenildiği anlamına. Belki şimdi bile bu dedikodu maya fıçıları bölümüne ve Long Island'daki hidroponik kesimlere de yayılıyor. Herkes birbirine katil bir robotun kentte kollarını sallayarak dalaştığından söz ediyor."

Enderby inledi. "Olamaz... imkansız bu! İmkansız!"

"Hiç de değil. Gerçekten olaylar böyle gelişiyor, müdür bey. Anlamıyor musunuz? Kentte gerçekten komplocular var. Ama onlar Uzaycılar adına çalışıyorlar. Uzaycılar işlerine geldiği için bir cinayet işlendiğini iddia ediyorlar. Uzaycılar kentte ayaklanmaların baş göstermesini istiyorlar. Halkın Uzay Kentine saldırmasını sağlamaya çalışıyorlar. Durum ne kadar kötüleşirse, onlar için o denli iyi olacak. Ve sonunda Uzaycı gemileri gelecek ve Arzdaki kentleri ele geçirecekler."

Fastolfe uysalca, "Engelle ilgili ayaklanmalar yüzünden yirmi beş yıl önce elimize böyle bir bahane geçti." diye hatırlattı.

"O zaman hazır değildiniz. Ama şimdi hazırsınız." Baley'nin kalbi deli gibi çarpıyordu.

"Bize yüklediğiniz komplo pek karmaşık. Bay Baley. Arzı ele geçirmek isteseydik, daha basit bir yola başvururduk."

"Belki de bu mümkün değil, Dr. Fastolfe. Robotunuz bana Dış Dünyaların Arz konusunda aynı fikirde olmadıklarını açıkladı. Hiç olmazsa o zaman doğruyu söylüyordu sanırım. Belki Dünyanızdakiler Arzı doğrudan doğruya ele geçirmenizi hoş karşılamayacaklar. Belki bir olay çıkması şart. Heyecan uyandırıcı, sarsıcı, müthiş bir olay."

"Cinayet gibi bir olay, öyle mi? Bunu mu demek istiyorsunuz? Tabii bunun bir oyun olması da gerekir. Olay çıkarmak için içimizden birini gerçekten öldüreceğimizi düşünmediğinizi umarım."

"Dr. Sarton'a benzeyen bir robot yaptınız. Robotu atom tabancasıyla yaktınız ve kalıntıları da Bay Enderby'e gösterdiniz."

Dr. Fastolfe tamamladı. "Uydurma cinayette R. Daneel, Dr. Sarton rolünü oynadı. Sonra da Dr. Sarton yalancı cinayetle ilgili uydurma soruşturmada R. Daneel rolüne çıktı."

"Evet, öyle. Bütün bunları size aslında burada olmayan ve atom tabancasıyla ortadan kaldıramayacağınız bir tanığın önünde söylüyorum. Ayrıca o kent hükümetinin ve Washington'dakilerin sözüne inanacakları kadar önemli biri. Amacınızı biliyoruz. Size karşı hazırlıklı olacağız. Gerektiği takdirde hükümetimiz doğrudan doğruya sizin Dünyanızla bağlantı kuracak ve durumu bildirecek. Olayın iç yüzünü olduğu gibi açıklayacak. Bu tür yıldızlararası bir saldırının hoşgörüyle karşılanacağını hiç sanmıyorum."

Fastolfe başını salladı. "Bay Baley, lütfen! Mantıksızlık ediyorsunuz. Doğrusu fikirleriniz pek şaşılacak gibi. şimdi diyelim ki, R. Daneel aslında gerçekten R. Daneel. Sadece böyle varsayalım. Yani Daneel gerçekten bir robot. O zaman Polis Müdürü Enderby'nin gördüğünün Dr. Sarton'un cesedi olması gerekmez mi? Ölünün ikinci bir robot olması mantığa pek sığmaz. Polis Müdürü Enderby, R. Daneel hazırlanırken onu gördü. Onun gibi başka bir robot olmadığını da size söyleyecektir."

Baley inatla, "Ona bakarsanız." dedi. "Polis müdürü de bir robotik uzmanı değil. Burada öyle on iki robot olabilir."

"Konunun dışına çıkmayalım. Bay Baley. R. Daneel gerçekten R. Daneel'se ne olacak? O zaman bütün mantık yapınız temelinden çökmeyecek mi? Bu tam anlamıyla melodrama kaçan, akla sığmayacak yıldızlararası komplo inancınızı destekleyecek başka bir şey bulabilecek misiniz?"

"Ben onun insan olduğunu söylüyorum!"

Fastolfe, "Ama aslında siz sorunu incelememişsiniz bile, Bay Baley." dedi. "Bir robotu hatta insana çok benzeyen bir modeli bile ayırt edebilmek için onun söylediği ve yaptığı basit şeylere bakarak olmayacak sonuçlara varmaya hiç gerek yoktur. Örneğin... siz hiç R. Daneel'e iğne batırmayı denediniz mi?"

"Ne?" Baley'nin ağzı bir karış açık kaldı.

"Bu basit bir deney. Tabii bu kadar basit olmayan başka deneyler de yapılabilir. Daneel'ın saçı ve cildi insanlarınkine çok benziyor. Ama hiç onlara mikroskop altında baktınız mı? Sonra... Daneel görünüşte soluk alıyor. Özellikle konuşmak için havayı kullandığı zaman. Ama onun soluklarının düzensiz olduğunu, bazen dakikalarca nefes almadığını fark etmediniz mi? Hatta onun kullandığı havayı bir kaba doldurarak içindeki karbon diyoksit miktarını da ölçebilirdiniz. Daneel'in kanını almayı deneyebilirdiniz. Nabzını saymaya, gömleğinin altından kalbinin çarpıntısını dinlemeye çalışabilirdiniz. Ne demek istediğimi anlıyor musunuz, Bay Baley?"

Baley endişeyle mırıldandı. "Bunlar boş laflar. Blöfünüze kanacak değilim. Bu saydıklarınızdan herhangi birini deneyebilirdim. Ama bu robot olduğu iddia edilen yaratık yanına bir enjektör, mikroskop ya da stetoskopla yaklaşmama izin verir miydi?"

"Evet, ne demek istediğinizi anlıyorum." Fastolfe, R. Daneel'e bakarak eliyle hafif bir hareket yaptı.

R. Danlei gömleğinin sağ kolunun manşetine dokundu, Diamanyetik dikiş kol boyunca açılıverdi. Ortaya düzgün, kaslı, bir insanınkinden farksız bir kol çıktı. Bu koldaki bronz rengi, kısa tüylerin miktarı da, yayılış biçimi de tıpkı insanlarınki gibiydi.

Baley, "Yani?" dedi.

R. Daneel sol elinin baş ve işaret parmaklarıyla sağ elinin orta parmağının kökünü çimdikledi. Baley onun daha sonra neler yaptığını pek izleyemedi.

Ama dikişteki diamanyetik alan engellendiği zaman gömleğin kolunun ayrılmasına benzer bir şey oldu. R. Daneel'in kolu da ikiye bölündü. şimdi ince, ete benzeyen maddenin altından donuk, mavimsi gri paslanmaz çelik çubuklar, kirişler ve eklemler görülüyordu.

Dr. Fastolfe nazik nazik sordu. "Daneel'in vücudunun içindeki oygitlan daha yakından incelemek ister misiniz, Bay Baley?"

Baley hem kulakları uğuldadığı, hem de polis müdürü isteri krizi geçiriyormuş gibi tiz bir sesle gülmeye başladığı için bu sözleri zorlukla duyabildi.