ÜÇ

 

Baley, Daneel'e döndü. "Buraya hapsedilmek beni kızdırıyor. Bunun nedeni gemideki Aurora'lıların bir mikrop kaynağı olduğumu düşünmeleri ve bu yüzden benden korkmaları. Bu batıl bir inanç. Beni temizlediler"

Daneel, "Kamaranda kalmanı istemelerinin sebebi Aurora'lıların senden korkmaları değil, Ortak Elijah."

"Öyle mi? Başka ne olabilir?"

"Bu gemide ilk karşılaştığımız zaman sana neden yol arkadaşlığı etmemi istediklerini sordun. Belki bunu hatırlıyorsun. Sana tanıdık bir şey görmenin iyi olacağını ve bunun beni sevindireceğini düşündüklerini söyledim. O sırada sana üçüncü nedeni de açıklayacaktım ama Giskard kitap filmlerle göstericiyi getirdiğinden konuşmamız yarıda kesildi. Sonra da robotun öldürülmesinden söz etmeye başladık."

"Ve sen bana üçüncü nedeni hiçbir zaman söylemedin. Nedir bu?"

"Korunmana yardımcı olabileceğimi düşündüler. Ortak Elijah."

"Neden korunmamı?"

"'Robotun öldürülmesi' diye tanımlamaya karar verdiğimiz olay olağanüstü duyguların açığa çıkmasına neden oldu. Sen, Dr. Fastolfe'un suçsuz olduğunu kanıtlamaya yardım etmek için Aurora'ya gidiyorsun. Ve o hiper dalga oyunu..."

Baley'nin tepesi attı. "Yakup adına! O oyunu Aurora'lılarda mı gördü?"

"O oyunu bütün Uzaycı dünyaları seyretti. Ortak Elijah. O program pek beğenildi. Ve herkeste senin olağanüstü bir detektif olduğun kanısı uyandı."

"Yani robotu öldüren kimse neler başarabileceğimi düşünerek gereksiz korkulara kapılacak ve Aurora'ya erişmemi engellemek için tehlikeyi göze alacak, ya da beni öldürecek."

Daneel sakin sakin, "Dr. Fastolfe robotu kimsenin öldürmediğine inanıyor," dedi.

"Bunu kendisinden başka hiç kimsenin başaramayacağını söylüyor. Dr. Fastolfe'a göre bu bir rastlantı, bir arıza. Ama bazı kişiler bu olaydan yararlanmaya çalışıyorlar. Senin olayın bir arızalanma olduğunu kanıtlaman da işlerine gelmeyecek. İşte bu nedenle seni korunmamız gerekiyor."

Baley kamaranın bir bölmesinden diğerine hızla yürüdü. Sanki böylece kafasının da daha hızlı çalışmasını sağlayabilecekti. Nedense kendisini hiç de tehlikedeymiş gibi hissetmiyordu. "Daneel. Aurora'da insana benzeyen kaç robot var?"

"Jander durdurulduğu için onu hesaba katmayacak mıyız?"

"Evet. Jander öldü artık."

"İnsana benzer bir tek robot var, Ortak Elijah."

Fena halde sarsılan Baley Daneel'e bakakaldı. Sesssizce dudakları oynadı. "Bir tek mi?" Sonra, "Şunu iyice anlamalıyım," dedi. "Aurora'daki insana benzer tek robot, sen misin?"

"Diğer dünyalarda da insana benzer başka robot yok, Ortak Elijah. Bunu bildiğini sanıyordum. Ana model bendim. Sonra Jander yaratıldı. Dr. Fastolfe o zamandan beri insana benzer başka robot hazırlamaya yanaşmadı. Bunu başaracak başka kimse de yok."

"Ama... insana benzeyen iki robottan biri öldürüldü... Dr. Fastolfe geride kalan tek robotun yani senin tehlikede olabileceğini düşünemiyor mu?"

"O da bu olasılığın farkında. Ama, bir kafa donması olayının ikinci kez tekrarlanması olasılığı da çok ufak.. Dr. Fastolfe bu tehlikeyi ciddiye almıyor. Yine de bazı aksilikler olabileceğini düşünüyordu. Seni almam için beni Arza yollamasının önemsiz bir nedeni de bu sanırım. Böylece Aurora'dan bir hafta kadar uzaklaşmış oldum."

"Ve sen de benim gibi hapissin, öyle değil mı. Daneel?"

Daneel ciddi bir tavırla, "Ben de hapisim, Ortak Elijah," dedi. "Bu kamaradan çıkmamam gerekiyor."

"İnsan başka türlü nasıl hapis olur?"

"Bir kimsenin hareketlerini öyle kısıtlarlar ki o bu duruma kızmaya başlar. Bir kimsenin gerçekten hapsedildiğini düşünmesi için bunu istememesi gerekir. Oysa ben burada kalmamın neden gerektiğini çok iyi anlıyorum. Ve bunun gerekli olduğunu da kabul ediyorum."

Baley söylendi. "Sen kabul ediyorsun. Ama ben etmiyorum! Ben tam anlamıyla hapisim. Zaten burada güvende olduğumuz ne malûm?"

"Bir kere Giskard dışarıda nöbet tutuyor, Ortak Elijah"

"Bu görevi yapabilecek kadar zeki mi?"

"Verilen emirleri çok iyi anlıyor. Sağlam ve güçlü.

Görevinin ne kadar önemli olduğunu da biliyor."

"Yani ikimizi koruyabilmek için parçalanmayı göze almaya hazır mı?"

"Evet, tabii. Ben de seni koruyabilmek için parçalanmaya hazırım."

Baley utandı. "Bu duruma kızmıyor musun? Yani benim uğruma yaşamaktan vazgeçmek zorunda kalabilirsin..."

"Ben böyle programlandım, Ortak Elijah.." Daneel'in sesi yumuşamış gibiydi.

"Ama böyle programlanmamış da olsaydım... seni kurtarmamın yanında yaşamımı kaybetmenin çok önemsiz kalacağını düşünürdüm."

Baley dayanamadı, elini uzatarak Daneel'in parmaklarını sıkıca kavradı.

"Teşekkür ederim. Ortak Daneel. Lütfen böyle bir şey olmasına izin verme.

Yaşamının sona ermesini istemiyorum. Bence hayatımın kurtulması senin kaybını telafi edemez." Birdenbire bu sözlerinde çok ciddi olduğunu fark ederek şaşırdı.

Bir robot uğruna hayatını tehlikeye atmaya hazır olması dehşet duymasına yol açtı. Hayır, bir robot için değil, Daneel için yapacaktı bunu.

Giskard işaret vermeden içeri girdi. Baley buna alışmıştı.

Muhafızı olan robotun istediği gibi gelip gitmesi gerekiyordu.

Ve Baley için Giskard sadece bir robottu.

İster R. harfi söylenmesin, ister 'delikanlı' diye çağrılmasın. Giskard, Baley burnunu karıştırdığı, kaşındığı ya da tuvalette olduğu sırada içeri girseydi Arzlının bu haline kayıtsız kalacaktı. Bir yargıya varmayacak, bir tepki de gösteremeyecekti. Sadece bu olayı içindeki bellek bankasına kaydedecekti. Yani Giskard ayaklı bir eşyadan başka bir şey değildi. Baley de robotun yanında hiç utanç duymuyordu.

Baley dalgın dalgın, hoş Giskard da hiçbir zaman olmayacak bir anda yanıma gelmedi ya, diye düşündü.

Giskard küçük bir küp getirmişti. "Aurora'yı hâlâ Uzaydan seyretmek istediğinizi sanıyorum, beyim."

Baley irkildi. Sonra da kendi kendine, herhalde Daneel sinirlendiğimi fark etti, dedi. Bunun nedenini de anladı.

Sorunu böyle çözümledi. Bu işi Giskard'a yaptırması, sanki bu geri zekalı robotun bir fikriymiş gibi davranması da ayrı bir incelik. Böylece Daneel'e minnet duyduğumu söylememe gerek kalmayacak.

Daha doğrusu Daneel öyle sanıyor. Aslında Baley hapsedilmekten çok Aurora'yı seyretmesini engellemelerine kızmıştı. Sıçramadan beri yani iki gündür bunu kurup duruyordu. Bu yüzden Daneel'e dönerek, "Teşekkür ederim, dostum," dedi.

Daneel, "Bu Giskard'ın fikriydi," diye açıkladı.

Baley hafifçe güldü. "Evet, tabii. Ona da teşekkür ediyorum. O nedir, Giskard?"

"Bir astro simülatör, beyim. Temelde bir üç boyutlu bir alıcı gibi çalışıyor. Görüntü odasına da bağlı. Yalnız..."

"Evet?"

"Manzarayı pek de heyecan verici bulmayacaksınız. Boş yere düş kırıklığına uğramanızı istemem."

"Fazla bir şey beklememeye çalışırım, Giskard. Ne olursa olsun uğradığım düş kırıklığından seni sorumlu tutacak değilim."

"Teşekkür ederim. Yerime dönmem gerekiyor. Aygıt konusunda bir sorun çıkarsa Daneel size yardım edebilir."

Giskard kamaradan çıktı.

Baley Daneel'e döndü. "Giskard bu işi çok iyi idare etti.

Belki basit bir model ama iyi hazırlanmış."

"O da bir Fastolfe robotu, Ortak Elijah. Bu astrosimülatör kendi kendisine ayarlanır. Başka bir araca gerek yoktur. Aurora'ya doğru çevrilmiş olduğuna göre kontrol kenarına dokunman yetecek. Bu astrosimülatörü çalıştırır, başka bir şey yapman gerekmez. Aracı kendin çalıştırmayı ister misin?"

Baley omzunu silkti. "Şart değil, sen yapabilirsin."

"Pekâlâ." Daneel, kübü Baley'nin kitap filmleri seyrettiği masanın üzerine koydu.

Elindeki dikdörtgen biçimi küçük bir parçayı göstererek, "Bu kontrol, Ortak Elijah," dedi. "Bunu kenarlarından... şöyle tutman yeterli olacak. Mekanizmayı çalıştırmak için hafif bir baskı yapacaksın. Durdurmak için de öyle."

Daneel kontrol kenarına bastırdı. Baley, boğuluyormuş gibi bağırdı.

Arzlı kübün aydınlanacağını ve içinde bir yıldız grubunun holografik görüntüsünün belireceğini sanmıştı. Ama böyle olmamış, Baley kendisini... uzayda bulmuştu!

Uzayda! Her tarafta parlak, sabit ışıklı yıldızlar vardı.

Bu bir an sürdü. Sonra her şey eski halini aldı. Kamara ve içinde Baley, Daneel ve küp.

Daneel, "Çok üzgünüm, Ortak Elijah," dedi. "Rahatsız olduğunu anlar anlamaz aygıtı kapattım. Bu olaya hazırlıklı olmadığının farkında değildim."

"O halde beni hazırla. Ne oldu?"

"Astrosimülatör insan beyninin görme merkezini doğrudan etkiler. Bunun uyandırdığı izlenimi üç boyutlu gerçeklerden ayırd etmek imkânsızdır. Oldukça yeni bir aygıt bu. Şimdiye kadar yalnızca astronomik görüntüler için kullanıldı, bu görüntüler fazla ayrıntılı değil."

"Kübü sen de hiç kullandın mı, Daneel?"

"Evet ama gördüğüm manzara pek sönüktü. Bu bana insanlarda olduğu gibi gerçek izlenimi vermedi. Ayrıntıları çok belirli olan odanın üzerine bir manzaranın sönük çevresi çizilmiş gibiydi. Tabii bana insanların sadece manzarayı gördüklerini açıkladılar. Herhalde benim gibilerin beyinleri daha da geliştirildiği ve ayarlandığı zaman..."

Baley kendisini toplamıştı. "Sorun şu, Daneel. Ben manzaradan başka hiçbir şeyin farkında değildim. Kendimin bile. Ellerimi görmüyor, onları hissetmiyordum. Sanki bir hayalettim. Şey... herhalde ölseydim ve yalnızca cisimsiz bir bilinç halinde var olsaydım, kendimi böyle hissederdim."

"Bunun seni neden sarstığını şimdi anlıyorum."

"Aslında bu beni fazla sarstı."

"Çok üzgünüm, Ortak Elijah. Giskard'a söyleyeyim de kübü alıp götürsün."

"Hayır, hayır. Artık hazırlıklıyım. O kübü bana ver. Ellerimin farkında olmasam bile bunu kapatmayı başarabilir miyim?"

"Bu eline âdeta yapışacak. Ortak Elijah. Onun için aygıtı düşürmek tehlikesi yok. Bu olayı yaşamış olan Dr. Fastolfe bana kübü elinde tutan adam artık manzarayı seyretmek istemediği zaman kontrole otomatik olarak baskı yapıldığını söyledi. Bu, görüntü gibi temelinde sinirlerin uyarılması olan otomatik bir fenomen. Yani Aurora'lılar bakımından bu böyle. Ve..."

"Arzlılar da fizyoloji bakımından Aurora'lılara yeteri kadar benziyorlar. Bu nedenle durumun bizim için de aynı olması gerekiyor. İyi ya, kontrolü bana ver de bir deneyeyim."

Baley, için için hafifçe titreyerek kontrol kenarına bastırdı ve kendisini tekrar uzayda bludu. Ama bu kez hazırdı buna.

Rahatlıkla nefes aldığının ve kendisini bir boşluğa kapatılmış gibi hissetmediğinin farkına varır varmaz, görüntünün bir hayal olduğunu kabul etmek için çabalamaya başladı. Belki de nefes aldığını kendisine kanıtlamak için derin derin soluyarak merakla dört bir yana baktı.

Birdenbire nefesini burnundan hışırtıyla verdiğini işiterek, "Beni duyuyor musun, Daneel?" diye sordu. Kendi sesini duydu. Bu sanki biraz uzaktan geliyordu ve yapay bir sesti.

Sonra Daneel'in farkedilecek kadar değişik olan sesini işitti. "Evet, duyuyorum. Senin de beni işitmen gerekir. Ortak Elijah. Görüntünün gerçeğe çok yakın olması için görme ve devinduyum etkileniyor yalnızca. Ama işitme duyusuna bir şey olmuyor. Yani önemli bir derecede."

"Şey. . ben sadece yıldızları görüyorum. Sıradan yıldızlar bunlar. Aurora'nın bir güneşi var. O gezegene de oldukça yakınız sanırım. Aurora'nın güneşinin daha parlak bir yıldız gibi gözükmesi gerekmez mi?"

"O şimdi son derecede, parlak, Ortak Elijah. Güneş bu nedenle görüntüden silindi. Yoksa gözünün ağ tabakası zarar görebilirdi."

"O halde Auroga gezegeni nerede?"

"Orion takım yıldızını görüyor musun?"

"Evet, görüyorum. Takım yıldızları Arzın göğünde oldukları gibi mi görüyoruz?

Kent planeteryumunda olduğu gibi?"

"Hemen hemen... Galaksi ölçülerine göre Arzdan ve onun bağlı olduğu Güneş sisteminden fazla uzakta sayılmayız. Onun için yıldızların görünüşleri hemen hemen aynı. Aurora'nın güneşi Arzda, Tau Ceti diye bilinir ve bu senin gezegeninden sadece 3.67 parsek uzaklıktadır. Şimdi... Betelgeuse'den Orion kuşağının ortasındaki yıldıza doğru bir çizgi uzandığını farzet. Bu çizgiyi bir katı ve hatta biraz daha uzat. Gördüğün orta parlaklıktaki yıldız Aurora işte. Bundan sonraki birkaç gün içerisinde gezegene hızla yaklaşırken onu kolaylıkla seçebileceksin."

Baiey ciddi ciddi Aurora'ya baktı. Bu parlak, yıldıza benzeyen bir şeydi. "Güneş nerede? Yani Arzın güneşi?"

"Aurora'dan bakılırsa Başak burcundaymış gibi gözüküyor. İkinci dereceden bir yıldız o. Ne yazık ki bu astrosimülatör uygun biçimde programlanmamış. Güneşini sana göstermek zor olacak. Zaten buradan sıradan bir yıldız gibi gözükecekti."

Baley, "Neyse," dedi. "Bu aygıtı artık kapatacağım. Bir terslik olursa bana yardım et." Ama bir zorluk çıkmadı, Baley, aygıtı kapatmayı düşündüğü sırada görüntü kayboldu. Arzlı kamaranın sert ışığında gözlerini kırpıştırdı.

Ancak o zaman birkaç dakikada sanki uzayda dolaşmış gibi olduğunu kavradı Baley. Orada kendisini koruyan bir duvar yoktu, ama Arza özgü agorafobisi tutmamıştı.

Var olmadığını kabul ettikten sonra rahatlıkla etrafına bakabilmişti.

Bu düşünce Baley'i şaşırttı. Arzlı bir süre kitap filmlerle de ilgilenmedi. Zaman zaman astrosimülatörü kullanıyor ve kendisini geminin hemen dışında, uzayda buluyordu. Bazen bunu sonsuz uzayda endişelenmediğini kanıtlamak için yapıyordu. Bazen de Arzda bunu hiçbir zaman başaramayacağını düşünerek gururlanıyordu.

Zaman geçtikçe Aurora da parlaklaştı. Artık diğer ışık noktacıkları arasından kolaylıkla seçilebiliyordu. Sonra gezegen hızla büyüdü, artık fazları bile belli oluyordu.

Daneel, "Yörünge düzeyinin dışından yaklaşıyoruz, Ortak Elijah," dedi.

"Aurora'nın kutbu hemen hemen diskin ortasındadır. Biraz ışıklı tarafına doğru. Güney yarım küresinde şimdi bahar."

Baley, "Okuduğum kitaplara göre," diye mırıldandı.

"Aurora'nın ekseni on altı derece eğriymiş."

"Evet, Ortak Elijah. Daha sonra Aurora'nın etrafında yörüngeye gireceğiz. O zaman fazlar daha çabuk değişecek. Aurora, kendi ekseni etrafında Arzdan daha hızlı döner."

"Biliyorum. Aurora'da gün 22 saat."

"22.3 saat. Aurora günü 10 Aurora saatine ayrılır. Her saatte 100 Aurora dakikasına. Tabii dakikalar da 100 Aurora saniyesine bölünür. Anlayacağın bir Aurora saniyesi 0.8 Arz saniyesine eşittir."

"Kitaplarda söz edilen metrik saatler, metrik dakikalardan kastedilen bu mu?"

"Evet. Aynı sistem bütün Uzaycı gezegenlerinde uygulanıyor. Oysa bu, diğer dünyalarda gezegenin normal dönüşüne de uymuyor. Bu nedenle her gezegen bir yerel sistem kullanıyor."

"Arz gibi yani."

"Evet, Ortak Elijah. Ama Arz yalnızca orijinal standart zaman ünitesini kullanıyor. Bu da ticaret konusunda Uzaycıların bazı zorluklarla karşılaşmalarına yol açıyor. Yine de bu konuda Arzın bildiği gibi davranmasına izin veriyorlar."

"Herhalde bunun nedeni dostluk değil. Onlar Arzın farklılığını vurgulamak istiyorlar galiba. Bu ondalık sistem yıla nasıl uygulanıyor? Sanırım Aurora da güneşinin etrafında belirli bir sürede dönüyor ve bu dönüş mevsimleri belirliyor. Yıl nasıl ölçülüyor?"

Daneel, "Gezegen güneşinin etrafında 373.5 Aurora gününde dönüyor," dedi.

"0.95 Arz yılı. Bu, hesap bakımından önemsenmiyor. Aurora'lılar 30 günün bir ay ettiğini düşünüyorlar. On ayın da 1 metrik yıl. Bütün Uzaycı dünyaları bu sistemi kullanıyor. Böylece bütün insanların müşterek bir zaman ölçüsü oluyor."

Kitapların bu noktayı iyice açıklamamış olmaları Baley'i endişelendirdi. Herhalde bu noktayı önemsememişlerdi. O halde edindiği bilgiye ne dereceye kadar güvenebilirdi?

Hiçbir şeyi oluruna bırakmamak, durmadan sorular sormak zorunda kalacaktı. Belirli bir şeyi fark etmemesi ya da bir durumu yanlış anlaması olasılığı fazlaydı. Yanlış bir yola öyle kolaylıkla sapabilecekti ki!

 

* * *

 

Aurora koskocamandı artık. Baley astrosimülatörü kullandığı zaman gezegenin Arza benzediğini fark etti. Aynı bulutlar, çöller, karanlık ve aydınlık bölgeler, gece olan yarım kürede göz kırpan ışıklar.

Baey gezegeni dikkatle seyrederken, ya beni uzaya çıkardılar ve Aurora'ya gittiğimizi söylemelerine karşın şimdi Arza geri götürüyorlarsa, diye düşündü.

Gizli ve delice bir neden yüzünden böyle yapıyorlarsa gezegene inmeden önce aradaki farkı nasıl anlayabilirim?

Neden böyle şüpheleniyorum? Solaria'ya giderken nereye ineceğimiz konusunda hiçbir kuşkuya kapılmamıştım. Acaba için için Arza geri götürülmeyi mi istiyorum? Bu nedenle sahte bir komplo mu yaratıyorum?

Bu kararsızlık kafasında ayrı bir varlık halini aldı sanki. Bu düşünceyi unutamıyordu. Aurora'yı âdeta çılgınca bir dikkatle incelemeye başladı.

Kamaradaki gerçek dünyaya dönemiyordu.

Aurora hareket ediyor, ağır ağır dönüyordu Baley, gezegeni bunu fark edecek kadar uzun süre seyretmişti.

Uzayı seyrederken her şey ona hareketsiz duruyor gibi gelmişti. Sanki bütün o yıldızlar boyalı bir fonu süslüyordu.

Agorafobisini yenmesine neden olan bu hareketsizlik miydi?

Ama Baley şimdi Aurora'nın hareket ettiğini görüyordu.

Birdenbire geminin de inişe hazırlık olarak aşağıya doğru bir helezon çizdiğini fark etti. Bulutlar kabararak yükseliyorlardı...

Hayır, bulutlar yükselmiyor, gemi helezonlar çizerek cılçalıyordu. Gemi hareket ediyordu. Baley de öyle. Arzlı birdenbire kendi varlığını fark etti. Hızla bulutların arasından aşağıya düşüyordu. Onu koruyacak hiçbir şey yoktu. Yoğun olmayan havada sert toprağa doğru düşüyordu.

Baley'in boğazı sıkıştı. Artık nefes almak çok zordu.

Detektif kendi kendine çaresizce, aslında kapalı bir yerdesin, dedi. Etrafında geminin bölmeleri var.

Ama duvarları hissedemiyordu ki...

Baley görüntüyü sona erdirmeyi, kontrol kenarını avcunda sıkmayı istedi. Ama hiçbir şey olmadı. Sinir uçları öylesine anormalleşmişlerdi ki yumruğunu bile sıkamıyordu. İradesi kalmamıştı, gözlerini kapatamıyor, yumruğunu sıkamıyordu.

Dehşet onu yakalamış ve ipnotize etmişti. Korkudan donmuş gibiydi.

Şimdi yalnızca bulutları görüyordu. Beyaz bulutlar. Hayır bembeyaz değildi bunlar. Daha çok kirli beyazdılar. Hafif sarımsı turuncu bir tona bürünmüşlerdi. .

Sonra her şey grileşti. Ve Baley boğuluyordu. Nefes alamıyordu. Sıkışan boğazını gevşetmek ve Daneel'e seslenmek için çabaladı.

Ama hiç sesi çıkmadı...

 

* * *

 

Baley sanki uzun bir yarışta bitiş ipini göğüslemiş gibi soluyordu. Kamara çarpılmış gibiydi ama altında sert bir yüzey vardı. Arzlı yerde yattığını fark etti. Giskard yanında diz çökmüştü. Robot soğuk ve sert eliyle Baley'nin sağ yumruğunu kavramıştı. Arzlının Giskard'ın omzunun üzerinden gördüğü kamara kapısı açıktı. Baley, sormadan ne olduğunu anladı.

Giskard, elini tutarak parmaklarının astrosimülatörün kontrol kenarını sıkmasını sağlamıştı. Aksi takdirde...

Daneel de oradaydı. Yüzünü Baley'ninkine yaklaştırmıştı.

Yüzünde acı çekermişe benzeyen bir ifade vardı. "Bana hiç bir şey söylemedin Ortak Elijah. Rahatsız olduğunu daha çabuk fark etseydim. .

Baley, durumu anladığını, önemli olmadığını işaretle anlatmaya çalıştı. Hâlâ konuşacak durumda değildi.

İki robot Arzlı ayağa kalkmak istediğini bitkince işaret edinceye kadar beklediler.

Sonra onu tutup kaldırarak koltuğa oturttular. Giskard, kontrolü Baley'nin elinden usulca aldı.

"Yakında gezegene ineceğiz. Artık astrosimülatöre ihtiyacınız olmayacak sanırım."

Daneel ciddi ciddi ekledi. "Aygıtı götürmen daha doğru olur."

Baley, "Bir dakika," dedi. Sesi bozuk bir fısıltıdan farksızdı. Sözlerinin anlaşıldığını pek sanmıyordu. Derin bir nefes alarak bitkince öksürdü. "Bir dakika," diye tekrarladı. "Giskard."

Giskard döndü. "Evet?"

Baley hemen bir şey söylemedi. Robot beklemesinin istendiğini biliyordu. Bu nedenle de uzun bir süre, belki de sonsuza kadar bekleyecekti. Baley karmakarışık olan kafasını toplamaya çalıştı. Agorafobi geçmişti ama nereye gittikleri konusunda hâlâ kuşkuluydu. Durumu öğrenmesi şarttı. Giskard ona yalan söyleyemezdi.

Baley oldukça normal bir sesle, "Giskard," dedi "Evet?"

"Gezegene inmek üzereyiz değil mi?"

"İki saatten kısa bir süre sonra orada olacağız."

Baley sert bir sesle, "İneceğimiz gezegenin adını bana söyle," diye emretti.

"Aurora, beyim."

"Nereden biliyorsun?"

"Gideceğimiz yer orası. Ayrıca bu gezegen Arz olamaz çünkü Aurora'nın güneşi Tau Ceti Arzınkinden yüzde on daha küçüktür. Yani Tau Ceti Arzın güneşinden biraz daha soğuktur. Bu nedenle de güneşi ilk kez gören bir Arzlı ışığının portakalımsı olduğunu hemen farkeder. Siz de Aurora güneşinin bulutların üst yüzeyine vuran ışıklarını gördünüz biie. Manzaranın da yine böyle portakalımsı olduğunu farkedeceksiniz. Daha sonra gözleriniz buna alışacak."

Baley, bakışlarını Giskard'ın ifadesiz yüzünden ayırdı.

Renkteki o farkı görmüş fakat bunu önemsememişti. Ciddi bir hataydı bu. "Gidebilirsin, Giskard."

"Peki, beyim."

Baley, Daneel'e dönerek acı acı, "Gülünç duruma düştüm, Daneel," dedi.

"Galiba seni kandırdığımızı, Aurora'ya değil de başka bir yere götürdüğümüzü düşündün, Ortak Elijah. Bundan şüphelenmen için bir neden var mıydı?"

"Hiç yoktu. Belki de bu bilinçaltımdaki agorafobinin yarattığı endişenin bir sonucuydu. Hareketsiz gibi gözüken uzayı seyrederken rahatsız olmadım. Belki de bu yüzeyin hemen altındaydı ve gitgide artan bir endişeye kapılmama yol açıyordu."

"Suç bizde, Ortak Elijah. Senin açıklık yerlerden ne kadar nefret ettiğini biliyorduk. Astrosimülatörden yararlanmana izin vermemiz hataydı, ya da seni daha sıkı kontrol altında tutmamız..."

Baley öfkeyle başını salladı. "Bunu söyleme, Daneel. Zaten yeteri kadar kontrol altındayım. Beni asıl Aurora'da dereceye kadar kontrol altında tutulacağım düşündürüyor."

Daneel, "Ortak Elijah," dedi. "Gezegende aklına estiği gibi dolaşmana, istediğin Aurora'lılarla konuşmana izin vermek zor."

"Yine de bana bu izni vermediler. Robot cinayetinin içyüzünü öğreneceksem, olay yerini incelemem ve bu işle ilgili olan kimselerle de konuşmam şart."

Baley kendisini toplamıştı artık ama biraz yorgundu. İşin kötüsü bu olay onda pipo içme arzusu uyandırmıştı. Bir yıldan daha uzun bir süre önce vazgeçmişti bundan.

Oysa şimdi burnunda ve boğazında tütün dumanının tadını ve kokusunu hissediyor, bu anıyla yetinmek zorunda kalacağını da biliyordu. Aurora'da tütün içmesine hiçbir zaman izin vermeyeceklerdi. Uzaycı dünyalarının hiçbirinde tütün yoktu. Kendisi yanına tütün alınış olsaydı, buna da el koyacak ve ortadan kaldıracaklardı.

Daneel, "Ortak Elijah," dedi. "Gezegene iner inmez bu konuyu Dr. Fastolfe'la konuşmalıyız. Bu konuda karar verme yetkim yok."

"Bunu biliyorum, Daneel ama Fastolfe'la nasıl konuşacağım? Astrosimülatöre benzer bir aygıtın yardımıyla mı? Kontrolü de elimde mi tutacağım?"

"Hayır, hayır. Onunla yüz yüze konuşacaksın, Ortak Elijah. Dr. Fastolfe seni uzay limanında karşılamayı planlıyordu."

 

* * *

 

Baley, inişin yol açacağı gürültüleri duyabilmek için kulak kesildi. Bunların nasıl şeyler olacağını bilemiyordu. Birileri bağıracak mıydı? Uğultular mı duyulacaktı? Gemi sarsılacak mıydı?.. Ama Arzlı hiçbir şey duymadı.

Daneel, "Sinirlerin gerilmişe benziyor. Ortak Elijah," dedi.

"Rahatsız olduğun takdirde bana söylemekte gecikme.

Herhangi bir nedenle sıkıldığın an sana yardım etmem gerekir." 'Gerekir' kelimesini hafifçe vurgulamıştı.

Baley dalgın dalgın, onu buna Birinci Kural zorluyor, diye düşündü. Bayıldığım zaman Daneel bunu önceden tahmin edemediği için hemen hemen benim kadar acı çekti sanırım... Ama bir robotun yapma vücudunun ve yapma bilincinin içinde neler olduğunu nasıl bilebilirim? Sonra Daneel'i bir robot olarak düşündüğü için pişmanlık duydu.

Onun müşfik gözlerine baktı. Daneel'in bakışlarının müşfik olduğuna ne zaman karar vermişti? ""Rahatsız olur olmaz sana haber veririm, Daneel. Şu anda bir şeyim yok. Sadece inişe geçip geçmediğimizi anlamak için etrafı dinliyordum."

"Teşekkür ederim, Ortak Elijah. "Daneel çok ciddiydi.

Başını hafifçe eğdi ve sözlerini sürdürdü. "İnişe geçildiği zaman rahatsızlık duymayacaksın. Geminin hızlandığını hafifçe hissedeceksin. Çünkü bu kamara bir dereceye kadar hızlanma yönüne doğru eğilecek. Isı yükselebilir, ama ancak iki santigrad derecesi. Ses etkilerine gelince... Yoğunlaşan atmosferden geçerken hafif bir hışırtı duyabilirsin.

Bunlardan herhangi biri seni rahatsız eder mi?"

"Etmemesi gerekir. Beni sıkan iniş hazırlıklarına katılamamam. Böyle şeyleri öğrenmek hoşuma giderdi. Hapsedilmek ve öğrenme isteğimin engellenmesi hoşuma gitmiyor."

"Ortak Elijah, böyle bir olayın yaradılışına uygun olmadığını biliyorsun."

Baley öfkeyle, "Bu kusurumu nasıl düzelteceğim, Daneel?" diye sordu. "Beni buraya hapsetmeniz için yeterli bir neden değil bu!"

"Ortak Elijah, seni bu kamarada güvenliğinizi düşündüğümüz için kapalı tuttuğumuzu söyledim ya."

Baley belirgin hiddetle başını salladı. "Bu konuyu düşündüm. Saçma bu! Bu karmaşık olayı çözme olasılığı çok zayıf. Üstelik hareketlerim kısıtlanacak. Aurora'yla ilgili şeyleri anlamakta da zorluk çekeceğim. Onun için aklı başında hiç kimse beni engellemek zahmetine katlanmaz. Buna karar verdiklerini düşünelim. Bana neden saldırsınlar? Gemiyi sabote etmeleri daha kolay olmaz mı? Her şeyi göze alacak kötü insanlarla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorsak; o zaman gemiyi, yolcuları, seni ve Giskard'ı ve tabii beni ortadan kaldırmaktan neden kaçınsınlar?"

"Bu sorun da düşünüldü, Ortak Elijah. Gemi iyice incelendi. Sabotaj yapılmış olsaydı bunun izleri hemen fark edilirdi."

"Emin misin? Yüzde yüz emin misin?"

"Böyle bir konuda hiçbir zaman yüzde yüz emin olamazsın. Ama Giskard'la ben yüzdenin çok yüksek olduğunu düşündük. Bu yüzden de içimiz rahat etti. Sabotaj yapılması olasılığının zayıf olduğuna inandık."

"Ya yanıldıysanız?"

Daneel'in yüz kasları bir an büzülür gibi oldu. Sanki beynindeki pozitronik yolların düzgün çalışmalarını engelleyen bir şeyi düşünmesi istenmişti. "Ama yanılmadığımız anlaşıldı."

"Bunu kesinlikle söyleyemezsin. İnmek üzereyiz. Herhalde tehlikenin en büyük olduğu an da bu. Gemiye sabotaj yapmaya bile gerek yok. Şu anda tehlikelerin en büyüğüyle karşı karşıyayım. Aurora'ya ineceğime göre bu kamarada saklanamam. Geminin içinden geçmek zorunda kalacağım. O sırada isteyen herkes bana erişebilir. İnişi güvenli bir duruma sokmak için önlem aldınız mı?"

Uzun süren hapislikten sıkılmasının ve bayılmasının acısını Daneel'den çıkarıyor, ona boş yere çatıyordu.

Daneel sakin sakin, "Aldık, Ortak Elijah," dedi. "Ha, evet sana artık gezegene indiğimizi de söylemeliyim. Şu anda Aurora'nın yüzeyinde duruyoruz."

Baley bir an şaşaladı. Deli gibi etrafına bakındı, ama tabii kamaradan başka görülecek bir şey yoktu. Daneel'in söylediklerinin hiç birini hissetmemiş ve işitmemişti. "Ama gemiden çıkma sorunu da var," diye hatırlattı.

"Düşmanlarımın karşısında savunmasız bir duruma düşmeden bunu nasıl başaracağım?"

Daneel bölmelerden birine giderek bir düğmeye bastı.

Bölme hemen ikiye ayrıldı.

Baley kendisini uzun bir silindirin ağzına bakar buldu. Bir tüneldi bu.

Aynı anda Giskard kapıdan içeri girdi. "Üçümüz de tünelden çıkacağız. Diğerleri tüneli dışarıdan koruyorlar. Tünelin öbür ucunda Dr. Fastolfe bekliyor."

Daneel, "Biz her önlemi aldık," dedi.

Baley, mırıldandı. "Özür dilerim Daneel... Giskard."

Ciddi bir tavırla tünelin ağzına doğru gitti. Güveni için her önlem alınmıştı. Ve bütün bu önlemlerin gerekli olduğu için alınmış olduğu da açıklanıyordu böylece. Baley korkak olmadığına inanıyordu. Ama yabancı bir dünyadaydı, dostunu düşmanından ayırd etmesi imkânsızdı. Onu rahat ettirebilecek tanıdık hiçbir şey yoktu, Daneel dışında tabii. Baley, ürpererek, önemli anlarda kendisini ısıtacak ve rahatlatacak kapalı bir yerde olamayacağını düşündü.