YEDİ

 

Baley, Gladia'nın evinden gruba çıktı. Batı ufku olduğunu düşündüğü tarafa dönerek Aurora'nın güneşini buldu. Elma yeşili gökte parlayan koyu kırmızı güneşin çevresinde ince, kızıl bulutlar uçuşuyordu. Arzlı, "Yakub adına..." diye mırıldandı. Aurora'nın güneşi Arzınkinden daha az sıcaktı ve turuncumsuydu. Bu fark güneş ışınları Aurora'nın kalın atmosferinden geçerken iyice belirginleşiyordu.

Daneel, Baley'nin arkasındaydı, Giskard'sa iyice önde.

Daneel Baley'nin kulağına, "Kendini nasıl hissediyorsun, Ortak Elijah?" dedi.

"Çok iyi hissediyorum." Baley kendisiyle gururlanıyordu.

"Dışarıda uygun biçimde davranabiliyorum, Daneel. Hatta hayran hayran güneşin batışını bile seyrediyorum. Bu hep böyle mi olur?"

Daneel, sakin sakin batan güneşe baktı. "Evet. Ama artık hızlı yürümeliyiz. Yılın bu zamanında alaca karanlık fazla sürmez, Ortak Eliyah. Etrafı kolaylıkla gördüğün bir sırada Dr. Fastolfe'nin evine erişmeni tercih edeceğim."

"Ben hazırım. Gidelim." Baley kendi kendine, geceyi beklemek daha iyi olmaz mıydı, diye sordu. Etrafı görememek hoş olmaz. Ama kendimi sanki kapalı bir yerdeymişim gibi hissederim. Arzlı güneşin batışını seyretmenin verdiği zindeliğin ne kadar süreceğinden emin değildi. "Dışarda seyredilen bir gruptu bu) Bu duygu da korkakça, kararsızca bir şeydi. Baley bunu itiraf bile etmek istemiyordu Giskard dönerek sessizce Arzlıya doğru geldi.

"Beklemeyi tercih eder misiniz, beyim? Karanlık sizin için daha uygun değil mi? Bu bizi rahatsız etmez."

Baley zayıflığını açıklamak niyetinde değildi. "Hayır, hemen gidelim." Uzaktaki ağaçların arasından görülen Fastolfe'un evine doğru hızla yürümeye başladı.

Kendi kendine, cüretle, robotlar ister peşimden gelsinler, ister gelmesinler, dedi.

Aslında düşündüğü anda gezegenin dış kabuğunda dolaşması yüzünden içinin titreyeceğini biliyordu. Sonuçta o büyük boşlukla kendisi arasında havadan başka hiçbir şey yoktu. Ama Baley bunu düşünmeyecekti.

Çenemin titremesine, dişlerimin takırdamasına yol açan şey korkudan kurtulmanın verdiği sevinç. Yoksa bunun nedeni serin akşam rüzgârı mı?

Tüylerimin ürpermesinin nedeni bu mu?

Sebep Dışarısı olamaz!

Neden bu değil!

Baley, kenetlenen dişlerini aralamaya çalışarak, "Jander'i iyi tanır miydin, Daneel?" diye sordu.

Daneel, "Jander'le bir süre beraber çalıştık," dedi.

"Yaratıldığı günden Bayan Gladia'nın evine gittiği zamana dek sürekli beraberdik."

"Jander'in sana çok benzemesi seni rahatsız ediyor muydu, Daneei?"

"Hayır, efendim! İkimiz de ayrı varlıklar olduğumuzu biliyorduk, Ortak Elijah. Dr. Fastolfe da bizi birbirimize karıştırmıyordu. Yani iki ayrı kişiydik."

"Sen de onları birbirlerinden ayırd edebiliyor muydun, Giskard?" İki robot da Baley'e iyice sokulmuşlardı.

Giskard, "Bunu yapmam gereken bir olayla karşılaştığımı hatırlamıyorum," dedi.

"Ya karşılaşsaydın, Giskard?"

"O zaman onları birbirlerinden ayırd edebilirdim."

"Jander hakkında ne düşünüyordun, Daneel?"

Daneel, "Ne mi düşünüyordum. Ortak Elijah." diye mırıldandı. "Jander'in hangi özelliği hakkında fikrimi öğrenmek istiyorsun?"

"Örneğin görevlerini iyi yapar mıydı?"

"Tabii."

"Her bakımdan iyi çalışır mıydı?"

"Bildiğim kadarıyla iyi çalışırdı."

"Ya sen Giskard? Senin bu konudaki fikrin nedir?"

Giskard, "Ben dostum Jander'le, dostum Daneel kadar ahbap değildim," diye açıkladı. "Onun için bu konuda fikir yürütmem doğru olmaz. Yalnız şunu söyleyebilirim: Dr. Fastolfe dostum Jander'den çok memnundu. Dostum Jander'den de dostum Daneel'den de aynı derecede memnundu diyebilirim. Ama programlanma biçimim bu konuda kesin bir şey söylememi engelliyor."

Baley, "Jander, Bayan Gladia'nın evine yerleştikten sonra ne oldu?" diye sordu.

"Onu sık sık gördün mü, Daneel?"

"Hayır, Ortak Elijah. Bayan Gladia onu evinde tutuyordu. Bayan Gladia Dr. Fastolfe'u görmeye geldiği zamanlarda da Jander'i birlikte getirmiyordu. Dr Fastolfe, Bayan Gladia'yı görmeye gittiğinde bazen beni de götürüyordu. Ama yine dostum Jander'i görmüyordum."

Bu Baley'i biraz şaşırttı. Aynı soruyu Giskard'a da sormak için ona döndü.

Durakladı. Sonra da omzunu. silkti. Bir şey öğrendiği yoktu. Dr. Fastolfe'un da daha önce söylediği gibi bir robotu sorguya çekmek yarar sağlamıyordu.

Fastolfe'un evinin kapısına eriştiklerinde, Baley kesik kesik soluyordu. Ama Arzlı kollarıyla alt dudağının serin rüzgâr yüzünden titrediğine emindi.

Güneş artık batmış, birkaç yıldız ortaya çıkmıştı. Kararan gökyüzü acayip, yeşilimsi mor bir renge bürünüyordu.

Baley, kapıdan ışıklı duvarların sağladığı sıcaklığa girdi.

Güvendeydi artık.

Fastolfe onu karşıladı. "Tam zamanında döndünüz, Bay Baley. Gladia'yla konuşmanız yararlı oldu mu?"

Baley, "Hem de çok. Dr. Fastolfe," dedi. "Bilmeceyi çözecek anahtarı ele geçirdim sanırım."

 

* * *

 

Dr. Fastoife nazik nazik güldü. Ne şaşırmış, ne sevinmiş, ne de bu açıkiamayı kuşkuyla karşılamış bir hali vardı.

Baley'i yemek odası olduğu ilk bakışta anlaşılan bir yere soktu. Burası öğle yemeği yedikleri odadan daha küçük ve dostça havalıydı. Aurora'lı, "Sizinle baş başa, resmilikten uzak bir yemek yiyeceğiz, Bay Baley," diye açıkladı. "Sadece ikimiz. Hatta hoşunuza gidecekse robotları da yollayacağım. Cok ısrar etmezseniz malum olaydan da söz etmeyeceğiz."

Baley bir şey söylemedi. Durdu, hayretle duvarlara baktı.

Bunlar ışıklı parlak bir yeşildiler. Işık dalgalanıyor, renk aşağıdan yukarıya doğru parlaklaşıyordu.

İnsanın başını döndürecek bir şeydi bu.

Fastolfe Baley'nin yüzündeki ifadeyi yorumlamakta zorluk çekmedi. "İnsanın buna alışması gerekiyor, Bay Baley. Bunu itiraf ediyorum. Giskard, duvardaki ışıkları sönükleştir. Teşekkür ederim."

Baley rahat bir nefes aldı. "Ben de size teşekkür ederim, Dr. Fastolfe. Acaba Özele gidebilir miyim?"

"Tabii."

Baley durakladı. "Acaba..."

Fastoife hafif bir kahkaha attı. "Özeli bu kez normal bulacaksınız, Bay Baley. Şikayet edebileceğiniz hiçbir şeyle karşılaşmayacaksınız. "

Baley başını eğdi. "Çok teşekkür ederim."

Özelde daha önceki görüntüler ve hayaller yoktu. Ama burası Baley'nin Arzda gördüklerinden çok daha lüks ve rahattı. Baley fildişi ve altından yapılmışa benzeyen takımların ortasında dururken birden bire Arzda insanların kayıtsızca birbirlerine bakteri verdiklerini düşündü. Kendi dünyası hastalık bakımından ne kadar zengindi. Uzaycıların düşündükleri de bu değil miydi? Onlar haksız mıydılar?

Daha sonraki yemek Baley için bir zevk kaynağı oldu. İlk yemek balıktı, olduğu gibi yenilen küçük bir balık. Baley'nin tat alma papillaları sanki dilinde birdenbire oluşuverdiler.

Her yemekte tat da değişti. Artık bütün dikkatini yemeğe vermeye, lokmaları telaşla yutmamaya ve hatta tabağını yalamamaya çabalıyordu.

Fastolfe'un vaadine karşın onlara yine bir robot hizmet ediyordu. Aurora'lı buna alışık olduğu için galiba robotun farkında bile değildi. Arzlı da adamın dikkatini bu noktaya çekmedi. Robot sessizce ve kusursuzca hareket ediyor, üniforması Baley'nin hiper dalga'da gördüğü tarihi dramlardan alınmışa benziyordu. İnsan ancak çok yakından baktığı zaman bunun bir ışık oyunu olduğunu anlıyordu.

Robotun dış yüzeyi düzgün bir madendendi, işte o kadar.

Baley, "Garsonun yüzeyi Gladia'nın eseri mi?" diye sordu.

Bu soru Fastolfe'u memnun etti. "Evet. Gladia, eserini tanıdığınız için gururlanacak. Çok başarılı değil mi? Eserleri giderek daha çok beğeniliyor. Gladia, Aurora toplumundaki bir eksikliği tamamladı."

Yemek boyunca sıradan şeylerden söz ettiler. Baley'nin de görev konusunun açılmasını istediği yoktu. Yemeğin tadını çıkarmayı ve daha sonra bu konuya nasıl yaklaşacağına bilinçaltının karar vermesini tercih ediyordu.

Ama Fastolfe bu konudaki secimi ona bırakmadi.

"Gladia'dan söz ettiğiniz için aklıma geldi. Bay Baley. Oraya giderken umutsuzluk içindeydiniz. Ama döndüğünüz zaman keyfiniz âdeta yerindeydi. Bilmecenin anahtarını elinize geçirmiş olabileceğinizden de söz ettiniz. Bunun nasıl olduğunu sorabilir miyim? Gladia'nın evinde yeni ve umulmadık bir şey mi öğrendiniz?"

Baley dalgın dalgın mırıldandı. "Gerçekten öyle oldu..."

Tanıyamadığı bir tatlıya dalmıştı. Yaşamı boyunca yemek yemekten bu kadar zevk aldığını hatırlamıyordu. Hayatında ilk kez durmadan yemek yemeyi engelleyen fizyolojik sınırlara kızıyor, bu yüzden kendinden utanıyordu.

Fastolfe sakin bir tavırla sordu. "Bu öğrendiğiniz yeni ve umulmadık şey nedir? Herhalde benim bilmediğim bir şey."

"Beiki... Gladia bana Jander'i ona altı ay kadar önce verdiğinizi söyledi."

Fastolfe başını salladı. "Bu benim de bildiğim bir şey. Gerçekten öyle oldu."

"Neden?" Baley'nin sesi sertleşmişti.

Fastolfe'un yüzündeki uysal ifade yavaş yavaş kayboldu.

"Neden olmasın?"

Baley, "Orasını bilmem, Dr. Fastolfe," dedi. "Bu beni ilgilendirmiyor. Ben 'neden,' diye sordum."

Aurora'lı hafifçe başını salladı ve cevap vermedi.

Dedektif, "Dr. Fastolfe, ben buraya karmaşık gözüken bir problemi çözümlemeye geldim," diye hatırlattı. "Yaptığınız hiçbir şey... Hiçbir şey işi kolaylaştırmadı. Aksine durumun ne kadar kötü olduğunu bana göstermekten, bazı tahminlerde bulunduğum zaman da bunları çürütmekten âdeta zevk aldınız. Şimdi başkalarının sorularıma cevap vermelerini beklemiyorum. Bu dünyada resmi bir görevim yok. Karşımdakini cevap vermeye zorlamak bir tarafa, soru sormaya da yetkim olmadığı gibi..."

"Oysa siz farklı durumdasınız. Buraya sizin isteğinizle geldim. Hem sizi ve hem de kendi meslek hayatımı kurtarmaya çalışıyorum. İddianıza göre bunu yaptığım zaman hem Aurora'yı ve hem de Arzı kurtarmış olacağım. Onun için de sorularıma dürüstçe, etraflıca cevaplar vermenizi bekliyorum. Lütfen ben, 'Neden?' diye sorduğum zaman, 'Neden olmasın,' gibi cevaplarla engelleme taktikleri uygulamayın. Size tekrar ve son defa soruyorum: Neden?"

Fastolfe haşin bir tavırla alt dudağını uzattı. "Özür dilerim, Bay Baley. Cevap vermekte isteksiz davranışımın nedeni şu: Geriye baktığım zaman ortada dramatik bir sebep olmadığını görüyorum. Gladia Delinarre... Hayır, o soyadının kullanılmasını istemiyor... Gladia, bu gezegende bir yabancı. Kendi dünyasında çok sarsıcı olaylarla karşılaşmış. Bu dünyada da öyle oldu. Belki bilmiyorsunuz."

"Biliyorum. Lütfen daha açık konuşun."

"Pekâlâ. Gladia'ya acıdım. Yapayalnızdı. Jander'in onun kendisini daha az yalnız hissetmesini sağlayacağını düşündüm."

"Ona acıdınız, öyle mi? O kadar mı? Onun aşığı mısınız? Yoksa aşığı mıydınız?"

"Hayır, hayır, ne münasebet! Ona böyle bir teklifte bulunmadım. Gladia da öyle... Neden sordunuz? Gladia size onun aşığı olduğumu mu söyledi?"

"Hayır, söylemedi. Ama iddiasını sizin de desteklemenizi istedim. Yalnız anlayamadığım bir şey var. Gladia size minnet duyuyor. Siz de ona acıyorsunuz. O halde, neden bir ilişki kurmadınız? Anladığım kadarıyla Aurora'da seks teklifi havadan söz etmekten farksız."

Fastolfe kaşlarını çattı. "Siz bu konuda hiçbir şey bilmiyorsunuz, Bay Baley. Bizi kendi dünyanıza özgü ölçülere göre yargılamayın. Biz sekse önem vermeyiz. Ama bundan nasıl yararlanacağımız konusunda da dikkatli davranırız. Belki inanmayacaksınız ama hiçbirimiz bir kimseye pervasızca ilişki kurmayı teklif etmeyiz. Gladia, Solaria'da seks konusunda hayal kırıklığına uğramıştı. Bizim geleneklerimizi de bilmiyordu. Belki bu yüzden kayıtsızca bir ilişkiye girişmek istedi. Belki de 'çaresizce' sözcüğü daha uygun. Bu yüzden sonuçtan memnun kalmamasına da şaşmamak gerekir sanırım."

"Bu durumu düzeltmeye çalışmadınız mı?"

"İlişki kurmamızı teklif ederek mi? Gladia'nın ihtiyacı olduğu kişi ben değilim. O da bana göre sayılmaz. Gladia'ya acıyorum. Ona dostluk duyuyorum. Sanat gücünü takdir ediyorum. Sonuçta, bir insanın bir diğerine karşı duyduğu dostluğun temelinde seks arzusu ya da başka bir şey olması gerekmez. Bu güzel, insanca duygulara dayanabilir. Şimdiye kadar bir insana yardım etmeyi hiç istemediniz mi? Ne biçim bir gezegenden geldiniz siz?"

Baley, "Bu sözlerinizde haklısınız, Dr. Fastolfe," dedi. "İyi bir insan olduğunuzdan kuşkum yok. Yine de bana katlanmaya çalışın. Size Jander'i Gladia'ya neden verdiğinizi ilk kez sorduğum zaman şimdi, hem de büyük bir heyecanla bana açıkladıklarınızı söylemediniz. Kararsızca durakladınız, kaçamağa saptınız. Zaman kazanmak için, 'Neden olmasın?' dediniz. Bu sorunun sizi utandıracak ne tarafı vardı? Açıklamaya karar verdiğiniz sebepten önce aklınıza ne geldi? Açıklamak istemediğiniz hangi sebebi hatırladınız? Israr ettiğim için özür dilerim. Ama bu noktayı öğrenmeliyim. Bunun nedeni kişisel merakım değil. Bana anlatacaklarınız bu karmaşık olayda yararlanabileceğim şeyler değillerse, o zaman onları uzaydaki bir kara deliğe atmış olduğunuzu düşünebilirsiniz."

Fastolfe alçak sesle, "Sorunuza neden kaçamaklı cevap verdiğimi ben de bilmiyorum," diye mırıldandı. "Belki de kabul etmek istemediğim bir şeyle karşılaşmama yol açtınız. İzin verin de düşüneyim, Baley."

Karşılıkh sessizce oturdular. Robot sofrayı toplayarak çıktı.

Aurora'lıyla Arzlı bu kez robotsuz odada gerçekten yalnız kaldılar.

Sonunda Fastolfe, "Size ne söylemem gerektiğini bilmiyorum," diye başladı.

"Ama on beş yirmi yıl geriye gitmeme izin verin. İki kızım var. Belki bunu biliyorsunuz. Anneleri ayrı..."

"Oğullarınız olmasını mı tercih ederdiniz. Dr. Fastolfe?"

Aurora'lı şaşırdı. "Hayır. Hiç de değil. İkinci kızımın annesi bir oğlumuz olmasını istiyordu sanırım. Ama suni döllenmeye izin vermedim. Kendi spermimi kullanacaklarını söyledikleri zaman bile. Genetik bir kumar oynamayı tercih ettim. Böylece ikinci kızım dünyaya geldi. Belki de karımın doğumdan sonra evliliğimizi sona erdirmesine yol açan da buydu. Genellikle çiftlerin çoğu doğumdan sonra boşanırlar. Belki de bu yüzden özel bir neden aramama gerek yok."

"Karınız çocuğu alıp götürdü sanırım."

Fastolfe şaşkın şaşkın Baley'e baktı. "Bunu neden yapsın? Ah, unuttum! Siz Arzlısınız. Hayır, çocuğu alıp götürmedi. Kızımız bir Çocuk Evinde büyüyecekti. Onu uygun biçimde yetiştireceklerdi tabii. Ama..."

Sanki birdenbire utanmış gibi burnunu kırıştırdı. "... çocuğu oraya göndermedik. Kızımı kendim yetiştirmeye karar verdim. Bu yasalara uygun ama pek uygulanmayan bir şeydi. Tabii o sırada çok gençtim. Yüz yaşına erişmemiştim. Ama robotik alanında kendime bir isim yapmıştım bile."

"Bu işi başardınız mı?"

"Yani kızımı başarıyla yetiştirip yetiştirmediğimi mi soruyorsunuz? Ah, evet. Ona çok bağlandım. Kendisine Vasilia adını verdim. Bu annemin ismiydi." Aurora'lı geçmişi hatıriayarak güldü. "Böyle acayip, romantik taraflarım var. Örneğin... robotlarımı sevmem. Tabii annemi hiç tanımadım. Ama adı doğum kartımda yazılıydı. Bildiğim kadarıyla hâlâ hayatta o. Yani kendisini görebilirim. Yine de bir zamanlar karnında yaşadığınız birini görmek tiksinti verici bir şey... Nerede kalmıştım?"

"Kızınıza Vasilia adını verdiğinizi söylediniz."

"Evet. Onu büyüttüm, hatta kendisine bağlandım. Çok bağlandım. Tabii bu durum dostlarımı utandırıyordu. Ben de bir iş arkadaşı ya da ahbabımla görüşeceğim zaman Vasilia'nın ortaya çıkmamasını sağlıyordum. Bir keresinde..."

Fastolfe durakladı.

"Evet?"

"Bu olayı yıllardan beri düşünmedim... Bir gün Dr. Sarton bana gelmişti. Onunla insana benzeyen robotların ilk planlarını görüşüyorduk. Vasilia koşarak içeri girdi. Nedense ağlıyordu. Boynuma atıldı. O sırada yedi yaşındaydı sanırım. Vasilia'yı okşayıp, öptüm. İşle ilgilenmekten de vaz geçtim. Tabii bu yaptığım affedilecek gibi değildi. Sarton müthiş öfkelendi. Boğulurcasına öksürerek çıkıp gitti. Onunla tekrar görüşmeyi ancak bir hafta sonra başarabildim. Çocukların insanları böyle etkilememeleri gerekir. Ama Aurora'da çok az çocuk var. Ve olgun kimseler onları ender olarak görüyorlar."

"Kızınız, Vasilia... o da size düşkün müydü?"

"Evet. Hiç olmazsa... Beni çok seviyordu. Eğitim görmesini, kafasının mümkün olduğu kadar gelişmesini sağladım."

"Evet, 'hiç olmazsa, dediniz ve durakladınız. Cümleyi tamamlamadınız. Demek ki bir gün geldi ve kızınız sizi artık sevmez oldu."

"Yeteri kadar büyüdüğü zaman kendi evi olmasını istedi. Bu da doğaldı."

"Siz bunu istemediniz mi?"

"Ne demek 'istemediniz mi?' Tabii istedim. Benim bir canavar olduğumu düşünmekte ısrar ediyorsunuz."

"Yani kızınız kendisine ev açacağı çağa eriştiği sırada artık size karşı eski sevgisi de kalmamıştı, öyle mi?"

"Olay bu kadar basit değil. Aslında karmaşık bir şey bu..."

Fastolfe'un utanmış gibi bir hali vardı. "Açıkçası bir çocuğu yetiştirmek gibi olağanüstü bir sorumluluk yüklendiğim için gerçekten utanıyorum. Vasilia'yla bir baba ve kız, iki olgun arkadaş gibi yaşamamızı sürdüreceğimizi sanıyordum. Ama öyle olmadı. Nerede hata yaptığımı bilmiyorum. Vasilia beni kendisini sadece bir deney saymakla suçladı. Onu bir örnek gibi incelediğimi söyledi. Bir bilim adamının tarafsız ilgisiyle incelediğimi."

"Sonunda..."

"Sonunda kendi evi olmasını istedi. Önce buna itiraz ettim. Evi olmasını istemediğim için değil. Yanımdan ayrılmadan önce o eski sevgi dolu dostluğumuzu canlandırmayı arzu ettiğim için. Ama ne yaparsam yapayım, hiçbir şeyin yararı olmadı. Belki de bu yaşamımın en çetin devresiydi. Sonunda Vasilia öfkeyle gitmekte ısrar etti. Artık onu engelleyemezdim. O sırada profesyonel bir robotik uzmanı olmuştu artık. Mesleğinden bana duyduğu nefret yüzünden vazgeçmediği için minnet duyuyorum. Benim yardımım olmadan kendisine bir ev buldu. O zamandan beri birbirimizi pek görmüyoruz."

Baley, "Kızınız robotik bilimini terk etmemiş," dedi. "Belki de bu onun size hâlâ bağlı olduğunu gösteriyor."

"Bu onu en fazla ilgilendiren, en başarılı olduğu iş. Bu durumun benimle ilgisi yok. Bunu çok iyi biliyorum. Çünkü başlangıçta ben de sizin gibi düşünerek onunla barışmaya çalıştım. Ama o buna yanaşmadı."

"Kızınızı özlüyor musunuz. Dr. Fastolfe?" "Tabii özlüyorum, Bay Baley. İşte çocuk yetiştirmeye kalkmanın ne kadar hatalı olduğunu gösteren bir örnek daha. İnsan mantıksızca bir isteğe kapılıyor. Atalardan gelme bir arzuya. Bu konuda başarılı olamıyor ve çocuğunun kırılmasına yol açıyor. Belki onda duygusal bakımdan ömrünün sonuna dek geçmeyecek bir yara açıyor. Ayrıca insan pek mantıksızca bir duygu da hissediyor. Birinin yokluğuna üzülme duygusu bu. Aslında Vasilia da ben de boş yere acı çektik. Bunun sorumlusu da benim."

Fastolfe derin derin düşünmeye başladı.

Baley usulca hatırlattı. "Bütün bunların Giadia'yla ne ilgisi var?"

Aurora'lı irkildi. "Ah! Unuttum. Aslında sorun basit. Gladia konusunda söylediğim her şey doğru. Ona dostluk duyuyor, kendisinden hoşlanıyordum. Bundan başka Gladia, Vasilia'ya benziyordu. Bunu, Solaria'dan ilk geldiği zaman haber programında onu gördüğüm an anladım. Şaşılacak bir benzeyişti bu. Bu yüzden Gladia'yla ilgilendim." İçini çekti.

"Onun yakınımdaki bir eve yerleşmesini sağladım. Ona dostluk gösterdim. Gladia'nın yabancı bir dünyaya alışırken çekeceği zorlukları önlemeye çalıştım."

"Demek onu kızınızın yerine geçirdiniz?"

"Öyle de denilebilir sanırım. Gladia'nın bana ilişki kurmamızı teklif etmemesine ne kadar sevindiğimi bilemezsiniz, Bay Baley. Neyse... Sorunuza önce neden cevap vermekten kaçındığımı anladınız sanırım. Bunu düşünürken aklıma hayatımdaki bu felaket geldi."

"Ya öbür kızınız?"

Fastolfe, kayıtsızca, "Lumen mi?" dedi. "Onunla hiçbir ilgim olmadı. Tabii zaman zaman ondan haber alıyorum."

"Anladığıma göre siyaset hayatına atılacakmış."

"Yerel bir seçime katılacak. Dünyacılar tarafından."

"O da nedir?"

"Dünyacılar mı? Onlar sadece Aurora'ya önem veriyorlar. Kendi dünyamıza yani. Galaksiye yayılma konusunda Aurora'nın liderlik etmesini istiyorlar. Diğerlerinin Galaksiye açılmalarına mümkün olduğu kadar izin verilmeyecek. Özellikle Arzlılara. Onlar bunu 'Aydın bir çıkarcılık' diye tanımlıyorlar."

"Siz aynı görüşte değilsiniz, sanırım."

"Tabii değilim! Ben 'İnsancılar' partisinin lideriyim. Biz her insanın Galaksiyi paylaşma hakkı olduğuna inanıyoruz. Ben 'düşmanlarım' derken Dünyacıları kastediyorum."

"O halde Lumen de düşmanlarınızdan biri."

"Vasiıia da öyle. O da birkaç yıl önce kurulan Aurora Robotik Enstitüsünün üyelerinden. ARE'den yani. Beni her ne pahasına olursa olsun yenilmesi gereken bir iblis sayan robotik uzmanları enstitüyü yönetiyorlar. Bildiğim kadarıyla eski karılarım siyasetle ilgilenmiyorlar. Hatta onlar Insancılar'dan da olabilirler."

Fastolfe alayla güldü. "E, Bay Baley istediğiniz bütün soruları sordunuz mu?"

Arzlı, "Aslında birinci sorumu cevapladığınızdan pek de emin değilim. Dr. Fastolfe," dedi. "Bu soruyu cevaplamamaya çalışmaktan hiç bıkmayacaksınız sanırım. Jander'i neden Gladia'ya verdiniz? Bu noktayı da açıklığa kavuşturalım. Belki böylece etrafımızı saran karanlıkta bir ışık görebiliriz."

 

* * *

 

Fastolfe tekrar kızardı. Belki de bu kez bunun nedeni öfkeydi. Ancak adam yine de yumuşak bir sesle konuşmasını sürdürdü. "Beni ezmeye kalkışmayın, Bay Baley. Size cevap verdim. Gladia'ya acıdım ve Jander'in onun için bir arkadaş olabileceğini düşündüm. Sizinle hiç kimseyle yapmayacağım bir biçimde açık açık konuştum. Bunun bir nedeni şu andaki durumum, bir nedeni de Aurora'lı olmamanız. Buna karşılık bana biraz saygı göstermenizi isteyeceğim."

Baley dudağını ısırdı. Arzda değildi, bir yetkisi yoktu. Ama meslek gururundan daha başka şeyler de söz konusuydu burada.

"Sizi kırdıysam özür dilerim, Dr. Fastolfe. Bana yalan söylediğinizi, yardıma çalışmadığınızı söylemek istemedim. Ama bütün gerçeği bilmeden çalışamam. Size aradığım cevabın ne olabileceğini açıklayacağım. Siz de bana yanılıp yanılmadığımı söyleyin. Jander'i Gladia'ya onun seks istekleri için bir odak sağlamak amacıyla mı verdiniz? Böylece Gladia'nın size ilişki kurmanızı teklif etmesinden kurtulmayı mı istediniz? Belki bunu bilinçli bir biçimde düşünmediniz ama amacınız buydu sanırım... Size Gladia'yla Jander'in karı koca olduklarını söylersem ne dersiniz?"

Fastolfe irkildi. "Ne? Gülünç bu! Hukuk bakımından imkansız! Onların çocukları olamaz. Onun için de çocuk izni almak için ilgililere başvuramazlar. Böyle bir niyetleri olmadığına göre evlenemezler."

"Bunun hukukla ilgisi yok. Dr. Fastolfe, Gladia'nın Solaria'lı olduğunu unutmayın. Görüş açısı Aurora'lılarınkine uymuyor. Bu, daha çok duygularla ilgili bir olay. Gladia bana Jander'e kocası gözüyle baktığını itiraf etti. Şimdi de kendisini onun dul karısı sayıyor. Seksle ilgili yeni bir yara aldığını düşünüyor. Siz bu olaya bilerek katkıda bulunduysanız..."

Fastolfe kendisinden beklenmeyecek bir şiddetle, "Yıldızlar adına!" diye bağırdı.

"Ben böyle bir şey yapmadım. Gıadia'nın bir robotla evli olduğunu hayal edeceği aklıma bile gelmedi. Robotun insana benzemesi de durumu değiştirmezdi. Böyle bir şey hiçbir Aurora'lının aklının köşesinden bile geçmezdi."

Baley başını sallayarak elini kaldırdı. "Size inanıyorum. Artık bu olaydan söz etmeyelim. Şimdi size bilmecenin çözümü olabilecek bir şeyi açıklayacağım."

Fastolfe derin bir nefes alarak arkasına yaslandı, "Gladia'dan döndüğünüz zaman da bunu ima ettiniz."

Gözlerinde hafif bir öfkeyle Arzlıyı süzdü. "Bana başlangıçta elinize geçen bu 'anahtar'ın ne olduğunu söyleyemez miydiniz? Bütün bunlardan söz etmeye ne gerek vardı?"

"Çok üzgünüm, Dr. Fastolfe. Ama 'bütün bunlar'dan söz etmedikçe anahtarın da bir anlamı olamazdı."

"Pekâlâ. Anlatın bakalım."

"Anlatacağım. Jander, Gladia'yı o kadar mutlu ediyordu ki kadın ona aşık olmuştu. Robotu kocası sayıyordu. Sanırım Jander, Gladia'da aynı zamanda hoşnutsuzluk da uyandırıyordu."

"Ne demek istediğinizi anladığımdan pek emin değilim."

"Dinleyin, Dr. Fastolfe, Gladia bu ilişkiyi gizliyordu. Oysa anladığım kadarıyla Aurora'da seks ilişkilerini kimsenin gizlemeye çalıştığı yok."

Fastolfe alayla, "Bunu hiper dalgada ilan etmiyoruz,"

dedi. "Ama ilişkiyi bir sır haline soktuğumuz da yok. Diğer özel şeyler gibi bu da. Genellikle kimin eşi olduğunu biliyoruz. Bazen laf arasında bundan söz ettiğimiz de oluyor."

"Evet. Ama Gladia'nın Jander'le ilişkisi olduğundan haberiniz yoktu."

"Kuşkulanmaya başlamıştım..."

"Bu aynı şey değil. Gladia bu konuda size hiçbir şey söylemedi. Evinde çalışan robotların size durumu bildirmeleriyse imkansızdı. Gladia bu olayı sizden, Aurora'daki en yakın dostundan bile sakladı. Robotlarına Jander'den hiçbir zaman söz etmemelerini söylemişti sanırım. Jander'e de bir şey belli etmemesi için emir vermişti."

"Evet, bu doğru bir sonuç sanırım."

"Gladia neden böyle davrandı, Dr. Fastolfe?"

"Solaria'lılar seks konusundan söz etmekten hoşlanmadıkları için olabilir mi?"

"Gladia'nın bu ilişkiden utandığı anlamına da gelmez mi bu?"

"Bunun için bir neden yoktu. Ama Jander'i kocosı saydığı duyulsaydı herkes ona gülerdi."

"Gladia, bu ayrıntıyı kolaylıkla saklayabilirdi. Olayın diğer taraflarını gizlemesine gerek yoktu. Belki de Solaria'lı olduğu için utanıyordu."

"Sonra?"

"Kimse utanmaktan hoşlanmaz. Gladia da belki bu yüzden Jander'i suçluyordu.

İnsanlar kendi yarattıkları tatsız olaylardan mantıksız bir biçimde başkalarını sorumlu tutmaya meraklıdırlar."

"Evet?"

"Çabuk öfkelenen bir tip olan Gladia belki de zaman zaman ağlamaya başlıyor; utanç ve ıstırabının kaynağı olduğunu haykırarak robota çatıyordu. Belki bu uzun sürmüyor, Gladia kısa bir süre sonra Jander'den de özür diliyordu. Bu olay tekrarlandıkça da Jander, Gladia'nın utanç ve ıstırabının gerçek kaynağı olduğuna inanmaya başlamış olamaz mı?"

"Belki."

"Jander bu ilişkiyi sürdürdüğü takdirde Gladia'yı mutsuz edeceğini düşündü. İlişkiyi sona erdirdiği durumda da Gladia üzülecekti. Yani robot ne yaparsa yapsın Birinci Kurala karşı gelmiş olacaktı. Sonunda çareyi hiçbir şey yapmamakta buldu, beynini dondurdu. Bana bugün bir robottan söz ettiniz. Efsaneye göre robotik biliminin öncüsü bu makine adamın kafasının durmasını sağlamış."

"Susan Calvin adına! Evet! Senaryonuzun temelinde o eski efsane var. Çok zekice bir şey bu. Ama olamaz."

"Neden? Jander'in beynini sadece kendinizin dondurabileceğini söylediğiniz zaman robotun beklenmedik bir olaya iyice karışmış olduğundan haberiniz yoktu. Susan Calvin olayının bir paraleli bu."

"Susan Calvin ve insanların düşüncelerini okuyan robot hikayesinin bir efsane olmadığını düşünerek ciddiye alsak bile... O hikayeyle Jander olayı arasında yine de bir benzerlik yok. Susan  Calvin'inki inanılmayacak kadar ilkel bir robot olmalı. Bugün bir oyuncak bile sayılmayacak bir makine. Bu robot olayların sadece niteliklerini görebilirdi. A, ıstıraba neden oluyor, A'nın tersi de öyle. O halde çıkar yol beynin donması."

Baley, "Ya Jander?" dedi.

"Modern bir robot, şu son yüz yılda yapılan herhangi bir makine adam, olayı analiz ederdi. 'İki durumdan hangisi daha fazla mutsuzluğa yol açıyor? A mı yoksa A'nın tersi mi?' Robot bunlardan daha uygun olanını seçerdi. Robota göre A da A'nın tersi de aynı derecede ıstırap verdiği takdirde, o yine de bunlardan birini seçmeyi başarırdı. Önceden tahmin edilemeyecek bir biçimde hem de. Ondan sonra da kesinlikle bu yolu izlerdi. Beynini dondurmazdı."

"Yani Jander'in beynini dondurmasının imkansız olduğunu mu söylüyorsunuz?

Bunu kendinizin başarabileceğini iddia ediyordunuz."

"Jander'in beyni ancak olağanüstü şartlar altında ve uzun, dikkatli ayarlamalar sonucu donabilirdi... Size durmadan tekrarladığım gibi bu bir arızalanmaydı."

"Ama düşmanlarınız sizin suçlu olduğunuzda ısrar edecekler. Biz de buna karşılık Jander'in Gloria'nın sevgi ve utancının neden olduğu çelişkili duygular yüzünden kafasını dondurduğunu iddia edemez miyiz? Bu akla yakın gelmez mi? Kamu o zaman sizin tarafınızı tutmaz mı?"

Fastolfe kaşlarını çattı. "Fazla heveslisiniz. Bay Baley. Bu konuyu ciddi bir biçimde düşünün. Bu dertten dürüst olmayan bir yöntemle kurtuiursak, sonuç ne olur? Gladia'nın duyacağı utancı ve acıyı hesaba katmıyorum. O yalnız Jander'i kaybettiği için değil, buna kendisinin neden olduğunu düşünerek azapla kıvranacak. Bunu yapmayı istemem. Mümkünse şimdilik Gladia'yı bir tarafa bırakalım. Bu durumda düşmanlarımın ne diyeceğini biliyor musunuz? 'Jander'i Solaria'lıya onun beyninin donması için verdi. Bunu, insana benzeyen robotların kafalarını dondurmak için bir yöntem bulmak amacıyla yaptı. Böylece sorumluluktan da kurtuldu.' O zaman durumumuz şimdikinden de kötü olur, Bay Baley. Beni şimdi yaptıkları gibi sadece aşağılık bir entrikacı olmakla suçlamazlar. Ayrıca dostluk gösterdiğim, hiçbir şeyden haberi olmayan bir kadına karşı çok çirkin davrandığımı da söylerler. Hiç olmazsa şimdiye kadar böyle bir suçlama yapılmadı."

Baley çok sarsıldı, şaşırdı ve "Onlar böyle bir şey..." diye kekeledi.

"Böyle bir şeyi pekâlâ da yaparlar. Sizde az önce böyle bir şeyi düşünmeye hemen hemen hazırdınız."

"Ben uzak bir olasılık..."

"Düşmanlarım bunu uzak bir olasılık saymazlar. Etrafa da böyle yaymazlar."

Baley kızardığını hissetti. Artık Aurora'lıya bakamıyordu.

"Haklısınız. Düşünmeden konuştum. Sizden yalnızca özür dileyebilirim. Çok utanıyorum. Gerçeği öğrenmekten başka kurtuluş yolu yok sanırım. Tabii öğrenmeyi başarabilirsek."

Fastolfe, "Umutsuzluğa kapılmayın," dedi. "Jander konusunda hayalimden bile geçmeyen bazı gerçekleri ortaya çıkardınız. Belki daha başka şeyier de öğrenirsiniz. Sonunda bize karanlık gözüken bir şey iyice berraklaşır. Şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz?"

Baley az önceki başarısızlığının yol açtığı utançtan başka bir şeyi düşünecek halde değildi. "Pek bilmiyorum..."

"Aslında bunu sormam haksızlıktı. Uzun bir gün geçirdiniz. Bunun pek rahat bir gün olduğu da söylenemez. Neden dinlenmiyor, bir kitap seyretmiyor ya da yatıp uyumuyorsunuz? Sabaha kendinizi daha iyi hissedersiniz."

Baley başını sallayarak mırıldandı. "Belki de siz haklısınız." Ama sabaha durumun daha iyi olacağına hiç de inanmıyordu.

Oda soğuktu. Hem görünüş ve hem de ısı bakımından.

Baley ürperdi. Odadaki bu düşük ısı kendisini hiç de hoş olmayan bir duyguya kaptırmasına, Dışarıda sanmasına yol açmıştı. Duvarlar beyazımsıydı ve süslü değildi. Fastolfe'un evi için olağanüstü sayılırdı bu. Yere düzgün fildişi döşenmiş gibi gözüküyor, ama insanın çıplak ayaklarına yerde halı varmış gibi geliyordu. Karyola beyaz, düzgün battaniye soğuktu.

Baley, yatağın kenarına ilişip kendisiyle birlikte odaya girmiş olan Daneel'e bakıp "Bir insan yalan söylediği zaman sarsılır mısın, Daneel?" diye sordu.

"İnsanların zaman zaman yalan söylediklerini biliyorum, Ortak Elijahh. Bazen yalan yararlı, hatta gerekli olabiliyor.

Yalanla ilgili düşüncelerim bunu söyleyene, olaya ve nedene bağlı."

"Bir insanın yalan söylediğini her zaman anlayabiliyor musun?"

"Hayır, Ortak Elijah."

"Sence Dr. Fastolfe sık sık yalan söylüyor mu?"

"Bence Dr. Fastoife hiç yalan söylemez."

"Jander'in ölümü konusunda da mı?"

"Anladığım kadarıyla o her bakımdan doğruyu söylüyor."

"Sana bu soruyu sorduğum takdirde bu karşılığı vermeni mi söyledi?"

"Böyle bir şey yapmadı, Ortak Elijah."

"Belki de sana..." Baley durakladı. Bir robotu sorguya çekmesinin ne yararı olacaktı? Arzlı ayağa kalktı. "Odayı ısıtmanın yolu var mı, Daneel?"

"Örtünün altına girerek ışığı söndürdüğün zaman ısınırsın, Ortak Elijah."

"Ya?.." Baley kuşkuyla etrafına bakındı. "Işıkları söndürür müsün, Daneel?Ama odadan çıkma."

Işıklar hemen söndü. Ve Baley o zaman odanın süslü olmadığını düşünmekle hata etmiş olduğunu anladı. Oda karanlıklaşır karanlıklaşmaz Arzlı da Dışarı çıkmış gibi yoğun bir duyguya kapıldı. Rüzgar ağaçların arasında hışırdıyor, uzaklardan küçük canlıların sesleri geliyordu. Yukarıda Yıldızlar parlıyordu.

"Işıkları yak, Daneel!"

Oda birdenbire aydınlandı.

Baley, "Daneel," dedi. "Bütün bunları istemiyorum. Yıldızları da, rüzgarı da, ağaçları da. Kokuları da öyle. Karanlığı istiyorum ben. Bunu sağlayabilir misin?"

"Tabii, Ortak Elijah."

"Öyle yap o halde. Bana uyuyacağım zaman ışıkları nasıl döndüreceğini de göster."

"Ben seni korumak için burada bekleyeceğim"

Baley homurdandı. "Bunu kapının dışında bekleyerek yapabilirsin. Giskard da herhalde pencerelerin önündedir. Tabii bu perdelerin gerisinde pencereler varsa."

"Var. Şu eşiği aştığın takdirde sana ayrılmış Özel'i bulacaksın, Ortak Elijah! Duvarın o kısmı somut değildir. Oradan kolaylık geçebilirsin. Sen içeri girerken ışıklar yanacak, çıkarken de yine kendiliklerinden sönecekler. Özelde süs yok."

Baley robotun gösterdiği tarafa doğru döndü. Burada duvar dümdüz yükselir gibiydi. Ama zeminde, o tarafta eşik varmışcasına bir kalınlık vardı. "Karanlıkta yolumu nasıl bulacağım, Daneel?"

"Duvarın somut olmayan kısmı karanlıkta hafifçe ışıldayacak. Odanın ışıklarını söndürmek ya da yakmak için karyolanın baş ucundaki bu çukura parmağınla bastıracaksın."

"Teşekkür ederim. Artık gidebilirsin."

Baley, yarım saat sonra Özelden çıkarak, battaniyenin altına girdi. Işıkları söndürdü. Sıcak bir karanlık etrafını sardı. Fastolfe'un dediği gibi pek uzun bir gün olmuştu bu.

Gladia... Her zamankinden daha güzel... Ama haşinleşmiş gibi..

Belki de kendisini korumak için bu tavrı takınıyor... Budala Aurora'lılar... Seks konusunda tiksinti verecek bir kayıtsızlıkla davranıyorlar... Fastolfe'un evine dönerken... dönerken ne oldu?... Aurora'ya gelirken gemide... Birdenbire uyuya kaldı.

Arzlı gece bir ara uyanarak, aklıma bir şey gelmişti, diye düşündü. Önemli bir şeydi bu... Ama bunun ne olduğunu hatırlayamadı.

Tekrar uykuya daldı.