Korku ve Titreme

- Authors
- Kierkegaard, S.
- Publisher
- Anka Yayınları
- Tags
- philosophy , religion , classics , psychology
- ISBN
- 9780143037576
- Date
- 1843-10-16T00:00:00+00:00
- Size
- 0.24 MB
- Lang
- tr
Korku ve Titreme’nin elimizdeki baskısının (Anka Yay.) takdim bölümünde Alastair Hannay şöyle diyor; “Kierkegaard’a göre iman; Tanrı’nın varlığına yalın biçimde inanmak değil, gerçekleştirilmeleri insani açıdan olanaksız olsa bile, kişinin kalbini bağladığı projelerin mümkün olduğuna inanmaktır.” Danimarkalı üstadımız Kierkegaard’un kitap boyunca mükemmelen anlattığı, derinleştirdiği mevzu özetle budur desek, sizi yanlış yönlendirmiş olacağız. Çünkü artık biliyorsunuz, büyük eserler özetlenemez.
Kierkegaard, İbrahim(a.s)’in rüyasında oğlunu kurban etmesi emrini almasıyla başlayan süreci ele alıyor bu kitapta. İbrahim’i tarihteki diğer kahramanlardan ayıran özelliğine; onu imanın babası, bir “iman şövalyesi” yapan teslimiyetine; absürde, tuhaf olana imanına değiniyor, anlamaya çalışıyor. Aslında, bu hikâyeyi yeniden yaşıyor. Oğlunu kurban etmek ne demektir? Tanrı’nın bunu istemesi ne demektir? Nasıl bir paradoksun içinden çıkıp da ‘İmanın babası’ olmuştur İbrahim? Bir peygamberin hayatı nasıl anlaşılmalıdır? Nasıl anlatılmalıdır? Teslimiyet nedir? İman nedir?
Kierkegaard’a göre iman, insanoğlunun içindeki en yüce tutkudur. Herkes o noktaya gelemiyor olabilir ama kesin olan bir şey vardır ki, o da hiç kimsenin daha ileriye gidemeyeceğidir. Felsefe mi? Felsefe anlayamaz, çünkü iman paradokstur.
Ve şöyle diyor: Hiçbir kuşak başlangıçtan başka yerden başlayamaz, hiçbir sonraki kuşağın görevi atalarınınkinden daha kısa değildir”
Ve şöyle diyor: İbrahim’in hikâyesini kalpten bilen, sözcük sözcük bilen sayısız kuşaklar vardı. Bu bilgi kaç tanesini uykusuz bıraktı?
Korku ve Titreme’yi birkaç defa okuyup bu soruyu kendimize sormanın tam sırası.